Bir hüzün ki sarmış zulmet-i kollarıyla beni her cihetten
Ne kûhda kar kaldı, ne bağda taze bir varak.
Ne nehrin akışında bir sadâ, ne de bülbülde âvâz,
Dışımda feryat, içimde bir sükûn-ı câna mâlik.
Kederle raks eyler her dem gölgem, perişan,
Her adımda bir anı, her nefesten bir sızı.
Gönlümün vîrânesinde bir sen, bir de ben kaldık,
İki âşık, iki yabancı misâli şimdi.
Ben ki taşa uçmayı öğrettim, imkânsıza derman buldum,
Ama gel gör ki, gönlüme sensizliği öğretemedim bir lahza.
Takvimler dönse de, mevsimler değişse de,
Ben hep aynı kışta, aynı zemherîde üşürüm.
Bir âh çeksem arşa değer, bir feryâd etsem kûh yıkılır,
Ne dost meclisinde tesellî, ne yâr gönlünde bir vefâ buldum.
Bu öyle bir dert ki, tarifini eylerken kalemler yorulur,
Biçârelik kucağında perişan kalmış, dertli bir Cefâî'yim.