Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
Trabzon Beyefendisi III Hayatın Kalemi - Sözümoki
12 Mart 2024, Salı 09:12 · 134 Okunma

Trabzon Beyefendisi III- "Hayatın Kalemi"

Irmak, ağzına mukayyet olamazken Pusat'ın dışardan bağırması ile kalakalmıştı. Abisi erken mi gelmişti?

Nenesi Fatma hanım Irmak'a bakarak hafif tebessümle "İrmak yirma gaç abin öldürecek seni." deyince Mehmet bey, oğulları ile gülmeye başladı.

Pusat adeta kapıyı çalmıyor, kırmak için vuruyordu. Anahtarı dışardan bilerek almışlardı. Kapıyı açan Emine önün de sinir küpüne dönen kaynını görünce, "Yengem etme küçüktür daha." dedi.

Pusat yengesine "Küçük diye diye başımıza çıkıp terbiyesizlik yapacak değil yenge." diyerek oturma odasına geçti. Irmak'ın üzerine yürürken "Gel buraya gel." diyerek kendine doğru çağırdı ama Irmak babası ve Rüzgar abisinin arasına oturdu.

"Ben ne yaptım yav, doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar." deyince Pusat "Bak bak laflara bak." dedi bir sinirle.

Pusat ayakta durarak Irmak'a baktı "O dediklerini varya gelen misafir duydu. Bak misafir diyorum, bir kere Nehir böyle dedi mi? Ya da sen duydun mu yengem gelen misafire öyle dediğini? Yazıklar olsun, anam babam senin terbiyeni verememiş." diyerek balkona çıktı.

Irmak, abisinin dedikleri ile kırılmıştı sinirle yerinden kalkarak odasına geçti. Abisi onu uzun bir süre affetmezdi, bugün Efe'yle konuşurken zaten yakalanmışlardı.

Rüzgar, balkona kardeşinin yanına çıktı. Pusat abisini görünce içtiği sigarayı avucunun içinde sakladı. Rüzgar gülerek "Paketlerimi çaldığın günleri unutmadım." diyerek kendi sigarasını çıkardı.

Pusat, balkon da dertli bir şekilde sigarasını içerken Asiye'de üst katta kederli haliyle oturuyordu.

Asiye oturduğu yerden kalkarak gözlerini sildi çalan telefonuna bakınca 'Babam' yazısı ile tebessüm etti. Telefonu meşgule attı açarsa babası ağladığını anlardı. 'Banyodayım' yazarak camın önünde ki koltuğa oturdu tekrardan.

Şuan sığınacağı tek kişi vardı, hiç tereddüt etmeden aradı.

"Ooo İlkim hanım siz benim telefonumu bilir miydiniz?" Diye soran kişi Asiye'nin yüzünü güldürmüştü. "Sana ihtiyacım var." dedi Asiye hiç tereddüt etmeden. "Ne oldu? Sana orada bir şey mi yaptıklar? İlkim cevap ver!" diye bağırdı telefonda ki kişi.

"Aley bağırma Eymen'i korkutacaksın." dedi Asiye. Sığınacağı tek limanını aramıştı işte, kardeşi bildiği kuzeni Aleyna.

Aleyna da Asiye gibiydi kafasına ne eserse onu biçerdi. Sivri dili sayesin de mesleğinin hakkını fazlasıyla veriyordu hakime hanım.

"Ne oldu anlat bakayım. Geleyim mi oraya?" diye sordu Aleyna, hiç tereddüt etmeden. Asiye kafasını hayır anlamın da sallayarak, bütün her şeyi anlattı. "... işte böyle." deyince, Aleyna "Ben yonarım o kızı. Elim de kalır. O kim köpek sana öyle diyor ha" dedi.

Asiye, Aleyna'nın bu hâline gülerken arkadan Eymen'in sesi geldi, "Anniş yine seni kim kızdırdı?" diye sordu tatlı tatlı.

Eymen'de daha 5 yaşındaydı ve İlkim ile ortak bir noktası vardı. Babasız büyümüştü. İlkim yine hayal de olsa annesini hatırlarken Eymen babasının geleceği günü iple çekiyordu.

"Yok bir şey anneciğim gel bak teyzenle konuşuyorum." diyerek Eymen'i kucağına aldı. "Teyzoş sen çok uzağa mı gittin neden ağlıyorsunuz ki siz?" diye sordu annesinin yanağında ki yaşı silerken.

"Uzak da değilim ki teyzeciğim..." diye konuşurken Aleyna sözünü böldü "Evet anneciğim uzakta değil istesek sadece 2 saate yanındayız." diyerek açıklama yapmıştı. Aklın da deli planlar vardı. Trabzon'a gitmek gibi.

Asiye karşında ki anne-oğula gülerek bakarken kendisine de annelik yapmış olan Aleyna'ya "Acım ben" dedi. Aleyna biliyordu bu olayı telefonla da olsa beraber yemek yapacaklardı.

"Sen malzemeleri hazırla ben de Eymen'i yatırıp geliyorum. Bir yere kaybolma aradığım gibi aç!" diyerek telefonu Asiye'nin yüzüne kapattı.

Aleyna, Eymen'i kendine çevirerek "Bebeğim gördün teyzen üzgün, seni bu gecelik dayına bırakıp teyzenin yanına gitsem olur mu? Söz yarın erken geleceğim ve bir daha ki sefere beraber gideriz" biliyordu Eymen onu zorlamazdı ve bildiği gibi de olmuştu. Eymen annesini öperek "Olsun anneciğim hatta beraber gidince babamı da buluruz değil mi anne?" diye sordu.

Aleyna'nın bu soruya verecek cevabı yoktu. Bir keresin de İlkim ile konuşurken duymuştu babasının Trabzonl'u olduğunu. "Hadi koş sen üstünü giyin bende etrafı kontrol edeyim çıkalım." diyerek Eymen'i üst kata gönderdi.

Asiye, ertelediği babasını aramaya karar vererek önce üstünü değiştirdi sonra babasını aradı.

Emine yarım saatten fazladır balkon da oturan iki kardeşe gülerek bakarken "Rüzgar, Pusat hayden yemeğe..." diye seslendi içeriye girerek Toprak'a "...yengem sana zahmet üst kata bi çıkta kızı çağır aç kalmasın." dedi.

"Gelmez o kız." dedi Pusat balkon kapısını kapatırken. Rüzgar, hayırdır maksatlı Pusat'ın yüzüne bakınca, Pusat açıklama gereği duyarak, "Tamam zengin her istediği oluyor ama gururlu kız. Markete giderken bir şey isteyip istemediğini sordum, sadece teşekkür etti." diye açıklama yaptı.

"İyi o gelmezse ben getiririm. Nehir sen yemekleri koy yengem." diyerek mutfağa geçti Emine. İçi rahat etmezdi şimdi, yemekleri tepsiye koyarak üst kata çıktı. Kapıyı çalarak beklemeye başladı.

Asiye çalan kapı ile babasına, "Babam kapı çalıyor şimdi kapatayım ararım yine." dedi gülerek. Babası her zaman ki gibi nazlatarak, "Tamam prensesim dikkat et görüşürüz" diyerek kapattı telefonu.

Asiye kapıyı açınca karşısında ki karnı burnun da kadını beklemiyordu. Güler yüzlü olmaya çalışarak "Buyrun" dedi. Emine karşısında ki kızı böyle görünce, Irmak'ı dövmek istedi bir an.

"Hoş geldin canım, kusura bakma biraz tatsız bir karşılaşma oldu. Ben Irmak adına özür dilerim, Emine ben, yemeğe gelmek istemezsin diye düşündüm." diyerek elinde ki tepsiyi Asiye'ye uzattı.

Asiye çekinerek "Zahmet oldu. Teşekkür ederim" dedi ama tepsiyi almamıştı. Emine gülerek, "Aaa olmaz ki böyle bacım, al bakayım şu tepsiyi ikram geri çevrilmez" diyerek tepsiyi Asiye'nin eline tutuşturdu. Merdivenlerden aşağıya inerken "Ezan okunurken aşağıya çaya gel komşu." diyerek kendi evinin kapısını açtı.

Asiye şaşkınlık ile olduğu yerde kalkıştı. Telefonu çalınca içeriye girdi, arayan Aleyna'ydı.

"Aley az önce çok garip bir şey oldu, aşağıdan bana yemek getirdiler." diye hemen konuştu. "Acaba ileri geri konuşan kız o mu?" diye sordu Aleyna. Asiye kafasını hayır anlamın da sallayarak "Zannetmiyorum bu kadının adı Emine, Pusat 'Irmak' diye bağırmıştı." diye açıklama yaptı, ve Emine ile konuştuklarını anlattı.

Aleyna düşünmeye başladı, sonra parmağını şıklatarak "Buldum!" Diye bağırdı. Asiye şaşırarak "Ne kayıptı neyi buldun?" Diye sorunca Aleyna "Annem sen neden hep safsın?" diye sormuştu Asiye, "Dalga geçme Aley ya." dedi bozulmuş bir sesle.

"Tamam tamam bozma marolini özür dilerim, şimdi işimize dönelim o ismi lazım olmayan kız ne demişti sana? 'Kaşığın ve çatalın ne olduğunu bile bilmiyor' ya da yok, her neyse bir şey demişti işte düşmanımız yani..." Aleyna böyle konuşurken Asiye onu gıpta ile dinliyordu.

Ne kadar güçlü olmaya çalışırsa çalışsın, hiç bir zaman Aleyna gibi olamazdı. Aleyna'nın sert bir mizacı vardı, eğlenirken dibine kadar eğlenirdi ama iş intikama gelirse kimse önün de duramazdı.

Asiye bilmiyordu ki Aleyna böyle olmak istemezdi hayat ona bu şıkkı işaretlemek zorun da bırakmıştı.

Daha 22 yaşındayken sırf oğlunu doğurmak istemişti diye önce babası dönmüştü arkasını Aleyna'ya, sonra da sevdiği adam inanmamıştı ona. Aleyna yıkılmak yerine dimdik ayakta kalmayı seçmişti zor olmuştu ama seçmişti.

En başta Yankı ona sahip çıkmıştı ve amcası ile kavga edip Aleyna'yı kendi evlerine almıştı. Aleyna ne kadar özür dilese de bir gün Yankı 'Yeter artık Aleyna! Anlasana pişman değilim, söz konusu sen ya da İlkim ise konular tartışmaya kapalıdır.' diyerek konuyu kökten kapatmıştı.

Asiye bir defa daha içinden teşekkür etmişti Allah'a, böyle güzel bir ailesi olduğu için. "... anladın mı?" diye soran Aleyna ile daldığı düşüncelerden çıkmıştı.

"Efendim" deyince Aleyna "Oo ama İlkim ya. Burada diyorum kaleyi içten feth edeceğiz o kızı kapak edeceğiz sen 'efendim' diyorsun." deyince Asiye gülerek "Özür dilerim hakime hanım buyurun baştan anlatın size zahmet" dedi.

Aleyna "Zahmet oluyor valla ama anlatırım. Bak şimdi sen neredesin?" dedi büyük bir hevesle. Asiye bu hevesini bir cinayeti çözen dedektifin hevesine benzeterek aynı onun gibi büyük bir hevesle "Trabzon" dedi.

"Tamam, Trabzon'da olan çok güzel bir şey var hani İstanbul ve İzmir'de bu yok." diye sorunca Asiye "Ay Aleyna lafı evirip çevirme anlat işte" deyince Aleyna derin bir nefes alarak kendi kibarlığını bir yana bıraktı ve "Bak şimdi gerizekalı tekrar anlatıyorum iyi dinle." diyerek aklında ki planı anlatmaya başladı.

"Trabzon da komşunun tabağı boş gitmez annem, ayıptır. Siz de komşu olduğunuza göre tabağı boş geri veremezsin, ayıptır. Şimdi ayağa kalk ve mutfağa git eminim amcam her şeyini almıştır ve senin en sevdiğin şey börek olduğuna göre yufka kesin vardır. Tahminen 1 saatin var 3 çeşit yapsan yeter de artar." diyerek saatine baktı. Bir taraftan da araba kullanmaya çalışıyordu.

Asiye şimdi anlamıştı ne olduğunu, Aleyna'nın nasıl kaleyi içten feth edeceğini. "Peki ne yapacağım? Ya güzel olmazsa?" diye sordu Asiye. "Annem sen her şeyin en güzeli yaparsın, hani senin şu 'Asiye İlkim Akçay egon' nerede kendine güven bebeğim, bir börek bir kek bir de ne bileyim bir şey yap yeter de artar." dedi Aleyna.

Asiye gülerek "Teşekkür ederim Aley" dedi. Aleyna hemen "Annem artık saçmalamayı bırak ve yap. Ayrıca çok şanslısın ki kara lahana yemeği yiyeceksin." deyince Asiye gülerek "Üzülme annem ben öğreneyim sen gelince sana da yaparım." dedi.

Aleyna Asiye'ye gülerek "İlkim, belki de artık Asiye olma zamanın gelmiştir." dedi. Asiye tam bir şey diyecekti ki Aleyna telefonu yüzüne kapattı.

"Olmayacağım! Asiye falan olmayacağım, İlkim benim adım ya." diye kendi kendine konuşarak mutfağa geçti sinirlenmişti.

Sweatshirtünün kollarını yukarıya çekerek Aleyna'nın dediklerini yapmak için malzeme aramaya başladı. Aleyna doğru demişti mutfağın da her şey tamamdı.

Aleyna'nın dediği gibi sigara böreği ve ıslak kek yapmıştı peki üçüncü olarak ne yapacaktı. 'Yapmasam bir şey olur mu?' diye düşünürken yapma kararı vererek malzeme aramaya başladı.

Aradığını bulmuştu işte! Milföy, kim sevmezdi ki. Hemen onu da ayarlayarak fırına attı. Emine'nin getirdiği yemeklerden yemek istemiyordu. Daha doğrusu gururuna yediremiyordu.

Yemekleri kendi tabaklarına alarak buzdolabına koydu. Kendine hemen makarna yapabilirdi.

Makarnasını yedikten sonra tabağı makineye koydu. Emine'nin tabaklarını kurularken ezan okunmuştu işte. Nasıl inecekti ki aşağıya.

"La Asiyeee" diye bağıran Trabzon beyefendisini duydu İlkim. Balkona çıkarak "Beyefendi neden bağırıyorsunuz, insanları rahatsız etmeye hakkınız yok." derken Pusat, "Onlar alışık sen merak etme, nerdesin sen bu gadar millet seni bekliyor." deyince "Geliyorum 1 dakika bağırmayın lütfen." diyerek içeriye girdi.

Tepsiyi eline alarak derin bir nefes aldı. Alt kata inerek gözlerini kapattı. Sakin olmaya çalışarak zile bastı İlkim.

"Rüzgar kapıya bak!" dedi Emine. Oturma odasın da herkes birbirine bakarken Rüzgar, "Pusat, oğlum kapı çalıyor duymuyor musun?" demişti. Ayşe hanım gülerek çocuklarına baktı, evinin neşelerine.

"Toprak ayaktasın baksana lan kapıya" demişti Pusat sinirle, biliyordu Asiye gelmişti. "Nehir, güzelim kapı!" diye bağırdı bu sefer de Toprak.

Kapıda ki Asiye ciddiyetle evin için de dönen muhabbeti dinliyordu. Gerçekten bir kapıyı açmak bu kadar mı zordu?

"Ayy ayy yazık sorsan bir de hepsi erkektir. Ben kedime, kedim kuyruğuna Memet kalk sen bak bare" dedi Ayşe hanım.

"Ben bakarım baba otur sen." diyerek ayağa kalktı Pusat. Abisine ve kardeşine bakarak kapıyı açtı.

Karşısında elinde tepsi ile Asiye'yi beklemiyordu ama. Kendini toplayarak "Bak Asiye bu anahtar..." diyerek kapının üstünde asılı duran anahtarı gösterdi "...açarak eve giriyorsun." dedi ciddiyetle. Bu sefer Asiye "Ciddi misiniz Pusat bey bilmiyordum ben. Peki size aileniz başkasının evine izinsiz girilemeyeceğini öğretmedi mi?" diye yanıt verdi.

Pusat sinirle "Bana bak kızım..." diye sözlerine başlamıştı ki Asiye izin vermeden "Benimle böyle konuşamazsınız!" diye kesin bir dille uyarmıştı.

"Kızı içeriye alacaksın Pusat, kapıda bekletmeyeceksin." diye bağıran Mehmet bey ile Pusat geri çekilip Asiye'ye yol verdi.

İçeriye giren Asiye, tepsiyi Pusat'a uzattı. "Mutfak" diyerek sağı gösterdi Pusat. Asiye kaşlarını havaya kaldırarak, "Senin elin tutmuyor mu?" diye sordu. Yankı böyle değildi kendi işini kendi görürdü, diye düşündü Asiye. Pusat'da öyleydi ama Asiye'yi tez vakitte göndermesi gerekiyordu.

Pusat cevap vermeden oturma odasına geçince, Emine geldi bu sefer. "Hoş geldin canım" dedi gülerek. Asiye tepsiyi uzatarak "Hoş bulduk Emine hanım" dedi ciddiyetle, sevmezdi öyle kelimeleri.

"Birincisi hanım falan yok abla de, ikincisi gülüm sen daha bugün geldin ne gerek vardı" diyerek tepsiyi mutfak masasına bıraktı. Asiye cevap vermemişti.

"Geç gülüm geç" diyerek oturma odasını gösterdi Asiye utana sıkıla oturma odasına girerek, "Merhaba iyi akşamlar" diyerek kenara çekildi.

Mehmet gelen kıza gülerek baktı. "Gel kızım yabancı gibi durma orada Mustafa'mın emanetisin sen, Nehir'le Irmak'tan farkın yok" deyince Asiye yanına yaklaşarak elini öptü Mehmet beyin.

Ayşe hanım da gülerek hoşbeş ederken Asiye, Fatma hanımın önüne de giderek elini öptü. Fatma hanım yılların vermiş olduğu kırışıklara inat gözleriyle önünde ki kıza baktı. 'Ah bu gençler' diye düşünerek, "Kizum senun adun nedur?" diye sordu

Asiye geriye çekilerek "İlkim efendim" dedi. Şuan sakin olmalı ve free vermemeliydi. Fatma hanım anlamamış gibi yaparak "Nedur nedur?" diye tekrar etti.

Bu sefer iş Asiye'ye kalmadan "Nene kütükte Asiye yazay sen Asiye de. Hem rahmetli tizemin adı da" diyerek galibiyet kazanmış gibi Asiye'ye baktı Pusat.

Asiye Pusat'ın tersine aldığı malubiyet ile küplere binmişti. Bu yaşlı kadına nasıl desin bana Asiye deme diye kırılırdı kadın, hem ölen kardeşinin adı da Asiye'imiş.

Asiye bir şey demeden Rüzgar ve Toprak ile de hoşbeş ettikten sonra Emine'nin yanına oturmuştu.

İzmir'de ise, Yankı ateş saçan gözler ile karşısında ki kuzenine bakıyordu. "Kuzen bence sakin ol, hem senin gelmene gerek yok ben tek giderim." dedi Aleyna.

Normal de sadece Eymen'i bırakıp gidecekti ama şüphelenen Yankı olayın derinine inince Aleyna da herşeyi anlatmıştı ve şimdi beraber Trabzon'a gideceklerdi.

"Aleyna ömrüm de bir kadına sus demedim ilki sen tatma istersen ha ..." diyerek ellerini kafasının iki yanına koydu " ... ya benim kardeşim orda ağlıyor yok çatal, yok bıçak için, benim şimdi haberim oluyor şaka gibi" diyerek camın önüne gitti.

Alina, Aleyna'ya bakarak "Ben gerek var gelmeye?" dedi. Aleyna gülerek "Yok aşkım sen çocuklarla kal" dedikten sonra Yankı'nın telefonu çaldı. Büyükelçi olmanın güzel yanları diye düşündü Aleyna. Kuzeninin tek telefonu ile uçak hazır olmuştu.

"Gidiyoruz" dedi Yankı. Aleyna ayağa kalkarak Eymen'e döndü. "Anneciğim yengeyi üzmek yok." dedi Eymen başını sallarken Alina "Uzmuyor o beni Lotus ile oynuyor uyuyor" demişti.

Aleyna gülerek "Kız Alina helal olsun valla çözdün sen bu Türkçeyi." dedi. Maksadı ortamı az da olsa gevşetebilmekti. Alina, Yankı'nın yanına giderek "Siz Türkler diyor 'E kimin karisi' diye ben öğreniyor ondan" diyerek Yankı'nın yanağını öptü.

Fazla uzun sayılmayacak bir vakitten sonra evden çıkmışlardı Aleyna ve Yankı. "Annem oraya gidince olay çıkartma olur mu? Hem amcamın da ortaklarıymış" dedi Aleyna sakin bir ses tonuyla.

"Bana neden anlatmıyor Aleyna. Ben kimim ha. Ben onun yanında olamayacaksam ne işe yarıyorum." dedi Yankı kırılmış bir şekilde.

"Senin onu alacağını biliyor Yankı zaten almaya gitmiyor musun? İlkim savaşmak istiyor Yankı, belki de Asiye olma zamanı gelmiştir." deyince Yankı sinirle "Olmayacak! Onun adı İlkim." dedi. Kimse kardeşine istemediğini yaptıramazdı.

"Sen içinde ki umutları öldürüp, nüfus kağıdından Umut adını bile kaldırmış olabilirsin Umut Yankı Akçay ama Asiye savaşacak ve yenecekte!" diyerek diğer tarafa döndü. Şuan kuzeni sinirli idi ve kavga etmek aptallık olurdu.

Trabzon'da ise durum farklı değildi. Ortamda ki sessizlik bariz bir şekil de milletin canını sıkarken, etrafı neşelendirecek o ses duyulmuştu. "Banyodayken lambayı kapatan igoana kim?" diye bağırmıştı Nehir.

Rüzgar bacağına vurarak gülerken, Pusat ayağa kalkıp balkon kapısının önüne gitmişti. İçeriye giren kız ile Asiye şaşkına dönmüştü.

Pusat ise giren kıza bakarak "Şaka yaptık valla bak" dedi. Nehir sinir krizlerine girerek "Ne şakası abi ya ne şakası?" dedi.

Asiye tanıdık birini görmenin verdiği mutluluk ile "Pudingim" diyivermişti. Nehir'e böyle seslenen iki kişi vardı. Asiye ve Aleyna.

Nehir sağ tarafına bakarak Asiye'nin kucağına atladı adeta "Harley" demişti. Asiye ve Nehir iki kardeş gibi sarılırken herkes şaşkındı.

Irmak, kapının önünden ablasına baktı. Kendisine sarıldığı gibi bir yabancıya sarılıyordu. İçinde ki soru abisinin dudaklarında can buldu "Siz tanışıyor musunuz?"

Nehir, Asiye'nin kucağına oturarak ellerini omuzlarına sardı. Asiye'de farklı değildi, ellerini çoktan Nehir'in beline sarmıştı.

"Tabi ki tanıyorum kocaman 4 yıl aynı evde kaldık üniversite hayatım o benim birde joker var tabi" diyerek Asiye'ye döndü. "Nerede ne yapıyor o" diye sordu Aleyna'yı kast ederek.

"Hakime hanım oldu işte birde küçük anne" dedi. Nehir ayağa kalkarak "Ya büyüdü değil mi?" diye sorarak yanına oturdu. Asiye dalga geçerek "Saçmalama hala 3 aylık" dedi. Nehir bu dediğine gülerek babasına döndü.

"Baba neden demedin ki Mustafa amcanın kızı gelecek diye, biz de misafir bekliyoruz bunun neresi misafir ya. Şuna bak şuna" diyerek ayağı ile Asiye'yi itmişti. Asiye'nin güldüğünü gören Pusat ses çıkarmadan ona bakıyordu.

"Gerçi babam desede inanmazdım senin geleceğine. Milano sokaklarında gezecektin sen" dedi dalga geçerek Nehir.

"Yine gideceğim sadece kısa bir süre sonra" dedi. Herkes gülerken Pusat'a gelen mesaj sesi ile herkes durdu. Pusat ayağa kalkarak "Size doyum olmaz ama ben kaçayım işim var" diyerek kapıya doğru giderken Mehmet bey "Bu saate başını belaya sokma" dedi.

Pusat ayakkabılarını giyerken "İsmimin hakkını vermem lazım" diyerek kapıyı kapattı. Sadece kız kaçıracaklardı bir şey yapmayacaklardı ki.

Asiye kapının kenarında oturan kıza baktı. Irmak bu olmalıydı, daha çocuk olduğu belliydi, ama bu çocuk Asiye'nin içinde ki çocuğu çok ağlatmıştı bu gece.

"Ben artık kalkayım her şey için teşekkür ederim ellerinize sağlık iyi akşamlar" diyerek ayağa kalktı Asiye. "Otursaydın bacım" dedi Rüzgar. Asiye teşekkür ederek çıkışa doğru yürürken Nehir dayanamayıp sormuştu.

"Aradığını buldun mu İlkim?" diye. Nehir de biliyordu Asiye'nin annesini aradığını. Asiye arkasını dönerek güldü. Kafasını hayır anlamın da sallayarak "Aramayı bıraktım." dedi.

Bu dediğine Nehir'de şaşırmıştı "Neden ama bulacaktın anneni kararlıydın" diye sordu üzgünce.

"Yankı" dedi gözleri dolmuştu işte sevmiyordu bu konuları konuşmayı. Derin bir nefes alarak "Onu bulduğum gün Yankı'yı kaybedeceğim günmüş umrunda değilmişiz falan filan klasik Yankı yani. Neyse iyi akşamlar" diyerek çıkmıştı Asiye'de. Derin nefes alarak üst kata çıktı.

Ayşe hanım kızına bakarak "Annesi mi kayıp kızım?" diye sordu. Nehir kafasını hayır anlamın da sallayarak "Bırakıp gitmiş, Asiye arıyordu ama onun da ikizi var Yankı istemezdi aramasını falan o kadının lafı bile geçmezdi Yankı'nın yanında." diyerek Irmak'a baktı. "Yani bir nevi kızın bu gece bir yetimi üzdü" diye devam etti sözlerine.

Pusat, arkadaşları ile Özgür'ün sevdalısını kaçırıp camiye Resul hocaya getirmişti. Resul hoca Pusat'a bakarak, "La Pusat bana bak, bir daha kimseyi getirmeyeceksin!" demişti her zaman dediği gibi.

Pusat gülerek "Hocam ben ne yapayım ha adamlar seviyor, kızların babası da vermiyor. Şimdi tövbe tövbe günahamı sokalım gençleri haramdır haram" diyerek ortalığı sakinleştirmeye çalışıyordu.

Herkesin işi bitmiş evli evine köylü köyüne dönmüştü.

Elinde ki kahve ile canım önün de dışarıya izleyen Asiye uzaktan gelen arabaları görmüştü.

3 araba kapının önün de durunca Asiye'de balkona çıkmıştı. "Pusat in lan aşağıya, in de göstereyim sana bacımı kaçırmak ne imiş? İn lan korkak herif!"

"Korkak herif?" diye tekrarladı Pusat. Üst katın da konuşan Pusat ile Asiye kafasını yukarıya kaldırdı. "Bekle geliyorum bekle" diyerek içeriye girdi Pusat.

Asiye de hemen kapıya gitti, kavga çıkmasını istemezdi. Merdivenlerden aşağıya inen Pusat'ı gördü "Gitme" dedi. Pusat anlamayarak "Sebep?" dedi. Asiye ciddiyetle " Silahlı olabilirler ve seni yaralayabilirler. Polise haber verebiliriz" dedi.

Pusat gülerek "Kızım benim ismimin anlamı silah bir şey olmaz. Ayrıca kaçırdığımız kızı bir polise kaçırdık. Anlatabildim mi?" diyerek merdivenlerden aşağıya indi. Asiye de koltuğun üstünde ki telefonu alarak peşinden indi. Alt kattaki herkes de inmişti aşağıya.

"Gel bakalım Pusat efendi" diyerek silahını doğrultmuştu karşıda ki adam. Asiye korkarak geriye doğru sendelerken, Pusat rahat bir tavırla "O silahın bu gece patlamayacağını sen de ben de çok iyi biliyoruz Atilla. Koy onu beline" diyerek adama doğru yürüdü.

"Bacımı kaçırdın lan" diye bağırdı Atilla. "Ben kaçırmadım, yardım ettim. Bilirsin sana da kız kaçırmıştık Atilla ve yine bilirsin ki sen de nasıl Müge'yi kaçırdığımız da Resul hocaya gittiysek Özgür'üde getirdim." diyerek Atilla'ya bir adım daha yaklaştı.

Atilla karşısında ki arkadaşına bakarak silahı Pusat'ın anlına dayadı. "Dur!" diye bağıran Asiye ile herkes şaşkına dönmüştü. Ev halkı Pusat'ın bu hallerine alışık olsa da Asiye ilk defa karşılaşıyordu.

"Asiye eve gir!" dedi Pusat. Asiye, dinlemeyerek iki delikanlının yanına geldi. "Bu yaptığın suç. Haneye teşebbüs ediyorsun şuan" derken bulmuştu kendini. "Sen karışma bacım" dedi Atilla.

"Anayasanın 116. maddesine göre; bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikayeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Yani İlkim'in dediği çok doğru" Asiye Aleyna'nın sesi ile arkasını dönünce, ikinci şokunu yaşamıştı.

Yankı'nın korumalara çoktan silahlarını çekmişti bile. Bu gece her şey karışacak gibi gözüküyordu.

"Sen kimsin? Ne oluyor lan burada?" diye sordu Atilla. "Ben Türkiye Cumhuriyeti hakimelerinden Aleyna Asya Akçay. Ayrıca şuan dokunulmazlığı olan birinin bulunduğu komutu basmış gibi gözüküyorsun ve elinde silah var"

Yankı bir adım öne çıkarak "Türkiye-Rusya Büyükelçisi Yankı Akçay" diyerek gömleğinin kollarını düzeltti. Atilla silahını indirerek, Pusat'a baktı. Bir şey demeden geldiği gibi gitmişlerdi.

"İlkim" diyerek sarıldı Aleyna. Asiye, Aleyna'nın sarılmasına karşılık verirken "Lütfen Yankı'ya anlatmadım de" dedi ayrılırken, "Aleyna, İlkim'i al ve arabaya bin!" diye kesin bir dille konuşarak Mehmet beyin önüne gitti Yankı.

"Mehmet bey herşey için teşekkür ederim" diyerek elini uzattı. Mehmet bey daha ilk günden emanete sahip çıkamadığını düşündü.

"Gelmeyeceğim" dedi Asiye birden. Gelirken kararlıydı. Savaşacaktı ve bu savaş daha yeni başlıyordu.

"Efendim" dedi Yankı arkasını dönerken, Pusat önün de duran takım elbiseli adama baktı. Asiye'nin zaman kazanması gerekiyordu. "Eşyalarım burada gelemem" dedi şuan aklına başka bir şey gelmemişti.

"Buraya getirdiğin eşyaların dolabının sadece bir bölümü İlkim abartma ve arabaya bin. Ayrıca haftaya Fransa'da ki defileye yer ayırdığını hepimiz biliyoruz" diyerek arabasına yürüdü Yankı.

"Gelmeyeceğim dedim!" Bu sefer bağırmıştı Asiye, ve çok iyi biliyordu ki kardeşine birinin yanında bağırıp onun gururunu hiçe saymamalıydı.

"Son kez diyorum arabaya bin!" diye tıslamıştı adeta Yankı. Asiye yaşaran gözlerine inat burnunu çekti "Gelmeyeceğim! O kadın gibi olmayacağım! Anlıyor musun? Kaçmayacağım!"

Asiye öyle şeyler demişti ki Aleyna ve Gürmanoğlu ailesi olacakları az çok tahmin edebiliyordu.

"Gençler bence aile kavgamızı bura-" Aleyna sözüne devam edememişti çünkü Yankı adeta bağırmamış kükremişti.

"Sen kendini o kadınla nasıl kıyaslarsın ha nasıl? Sen geride 2 çocuk mu bıraktın? Sen aileni mi terk ettin? Saçma salak konuşup beni deli etme! Şu haline bak! Çocuk gibi ağlamışsın. Söylesene çatalla bıçağın ne olduğunu artık ayırabiliyor musun?" kardeşini kırdığını biliyordu ama kardeşinin kendini o kadınla kıyaslamasını kaldıramıyordu.

Irmak'da o an fark etmişti Asiye'yi ne kadar kırdığını.

"Git" dedi sesizce Asiye. Yankı kafasını sallayarak, "Arayacaksın beni, 'Gel beni al' diyeceksin şu Trabzon şahit olsun! Ağlayarak arayacaksın beni." diyerek arabasına bindi.

Yankı tozu dumana katarak giderken Aleyna "Beni burada bıraktı." dedi. Asiye yaşlı gözlerle gülerek baktı kuzenine.

Asiye bir şey demeden Mehmet bey ve Pusat'ın arasından geçerken peşinden gelen Aleyna "Kalacağımı bilseydim oğlumu da getirirdim." dedi, apartmanın önün de kollarını bağlamış bir şekilde duran Toprak'ı yeni görmüştü.

Aleyna, Toprak'a bakmadan Asiye'nin peşinden yukarıya çıktı. Ne işi vardı bu adamın burada.

"Kapının önünde ki adam kim?" diye sordu Aleyna. Halbu ki adı gibi biliyordu o adamın kim olduğunu sadece inanmak istemiyordu.

"Toprak, bu ailede anlaşabildiğim iki kişiden birisi" dedi Asiye gülerek. Aleyna da onun gibi gülerek "Birincisi kim?" diye sordu. "Nehir" dedi Asiye heyecanla.

"Tamam İlkim sen dedin ben de tanıdım vay canına." diyerek Asiye'nin yüzüne baktı. "Pudingci Nehir" dedi Asiye. Aleyna yaşadığı küçük çaplı şok ile elini ağzına kapatarak "Bizim Nehir" dedi.

Asiye kafasını sallayarak "Hadi eve çıkalım, ararız gelir" diyerek Aleyna'nın elini tuttu.

Eve girip tekrar birbirlerine sarılırken kapı çalmıştı Asiye ayrılarak "Bak geldi bile" diyerek kapıyı açtı. Karşısın da Pusat'ı beklemiyordu tabi.

"Pusat bey buyurun" dedi. Pusat sinirle "Sen az gel" diyerek Asiye'yi kolundan yukarıya çekmişti. "Ne yapıyorsun?" diyen Aleyna'nın ise önünü Toprak kesmişti. "Konuşacaklar aynı bizim gibi" diyerek içeriye girip kapıyı kapattı.

İki farklı katta iki farklı kadının sesi can buldu. Üst katta ki "Pusat bey kolumu bırakır mısınız?" derken alt katta ki "Dışarıya çıkın Toprak bey yoksa polisi arayacağım." demişti.

"Ara! Ara Aleyna ne diyeceksin? Kocam beni eve kapattı mı?" diye sesini yükselten Toprak gibi Pusat'da "Bana bak Asiye senin soyadın benim köyüm de geçmez!" demişti.

Aleyna gülerek "Kocan?" dedi. "Siz en kısa zaman da bir psikoloğa gözükün Savcı bey yanlış kişileri suçlamayın malum yıllar önce yaptığınız gibi. Gerçi mesleğini bile yapmıyorsun ya sayın savcım" dedi Aleyna, yılların içinde biriktirdiğini dışarıya çıkartıyordu.

"Doğru yapmıyorum mesleğimi hakime hanım, yıllar önce yargısız infaz yaptım ya, bıraktım. Sevdiğim kadına değmeyecek bir nedenden müebbet verdim ya kendime uygun görmüyorum. Ama unutma hakime hanım, o kadın Allah katın da hala benim karım!" diyerek dışarıya çıktı Toprak. Evde kendi kendini yiyen Aleyna'yı bırakarak.

"Ne demek senin soyadın geçmez siz beni yanl-" konuşmaya çalışan Asiye'nin sözünü Pusat kesti. "Yanlış falan anlamadım ben seni. Sen bu gece soyadını kullanarak bir şey yaptığını zannettin ama yapamadın." demişti.

"Soyadımı kullanamasaydım o adamlar hala kapınızda olurdu Pusat bey bir daha böyle saçma şeyler söyleyipte kimseyi yargılamayın. Kardeşlerimin geleceğinden haberim yoktu ki iyiki de geldiler." diyerek kolunu Pusat'ın elinden kurtardı. Bu adama çok bile dayanmıştı.

Merdivenlerde oturup ağlayan Asiye'den terasta ki Pusat'ın haberi yoktu. Tıpkı pencerenin kenarında ağlayan Aleyna'dan garajda ki Toprak'ın haberi olmadığı gibi.

Bilmiyorlar ki hayatın kalemi kıldan ince, kılıçtan keskindir. Ve öyle bir son yazar ki bittiğine inananamazlardı.


Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
İspanya hakkında ne düşünüyorsun?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.