Tripoliçe'nin kasvetli günlerinin ortasında fırtınaya tutulmuş yabancı bir sandal gibi tuhaf ve bir o kadar da korkunç günleri yaşıyordum.Tarihin her zamanında böylesine günleri unutmamak ve gelecek nesillere bir ibret vesikası bırakılması için tripoliçe'ye geldiğim ilk günlerde tutmaya başladığım notları zaman zaman okuyordum.Siyah kapaklı bu deft... Devamını Gör

Sipahi Mehmed Ağa su sıkıntısı olduğunu yineledi. "Bu yörede su kıttır ve bazı kuyularda ise acı su vardır.Burayı bilmeyen devlet memurları,yabancı devlet ricâli veya seyyahlar bunu bilmezler kimse de demez bu acı sudan içenler birden sarhoş olurlar.Bazen buraya neden geldiğini unutanlar bile olurdu" dedi.
Elimizdeki evrakları gösterdim... Devamını Gör

O gece Yeniçeri Ocağı’yla ilgili okudugum kitap aklıma gelmişti. I. Ahmed devri, (1603-1617) tek örneği olan Kavânîn-i Yeniçeriyân ise daha çok Yeniçeri Ocağı’nın bozulma sebeplerini anlatan ve eski düzene geçilmesi için başta devşirme sisteminin ihyası olmak üzere neler yapılması gerektiğini sıralayan, içerik bakımından kanunnâmeden ziyade siyâset... Devamını Gör

Takır tukur sesler geliyordu, arnavut kaldırımından. Elinde nereden bulduysa bir sopayla yere değdire değdire yürüyordu Ahmet. Saat sabahın körü olmuştu. İstanbul en çok da bu saatlerde güzeldi. Galata'dan Karaköy'e doğru indiğinde karşısında tüm güzelliğiyle Haliç duruyordu. Sabaha kadar çalıştığı için gözlerinden uyku akıyordu. Özel haberleri yap... Devamını Gör

Renkli gülüşler doluydum
Hayli ahenk vardı gözlerimde
Bir başka kokardım
Kollarım özlerdi yokluğunu
Tenim isterdi nefesini
Çay ve sigarayla seninle
Ne iyi giderdi yıllar
İnce bir dokunuştun sen
Şimdi tüm düşlerim emekli
Zamanı acıyla boğdurdun
Ve sen sade bir günde
Fırtınam oldun.

Ve şimdi
İflah olmayan hayaller
Siftahsız karanl... Devamını Gör

Hani bazen ağır gelir ya yaşananlar,
Hani düşer yüzün, susar ya için,
Hani " Boşver" dersin, sineye çekersin de,
bir bilene teslim edersin ya kendini,
Hani gözünden bir damla yaş düşer de,
derya deniz olur ya yanağında,
Hani onu bile saklarsın herkesten, güçsüz görünmemek için,
Hani yüreğin " bir umut" derken, "aklın... Devamını Gör

Ve çokça yağar yağmur
Doluca düşer üzerime
Her şey bir anda
Gece karanlıkta ayda
Sabah savaşçının baltasında
Yine yükselir ihanet
Gök mavisi kanatlarımla.
Ne yürüyorum ne uçuyorum
Her şey gökle toprak arasında
Ne görüyorum ne duyuyorum
Kaşla göz karmaşasında
Sıkışıp kalan var aklımda
Sen beni ölümüne
Kaybettin bakışlarımda.
Düşüp at... Devamını Gör

Karaman programlarımızdan kareler... Bu güzel gezide ve programda bana eşlik eden Kalemlik Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Enes Gürbüz'e ve Aytekin Yılmaz'a teşekkür ediyorum.

Seyahatimiz boyunca Kuğulu Park, Cumhuriyet Parkı, Gazi Paşa Bedesteni ve Yunus Emre ve Tapduk Emre Türbesi, Şiir Bahçesi, Karaman Kalesi, İmaret Cami, Türkçe Parkı, Hatun... Devamını Gör

12 Şubat 1821
Tripolice-Mora
"Onlar ansızın ve tamamen 1821 yazında yok oldular. Bu yok oluş tüm dünyanın gözlerinden uzak oldu ve a... Devamını Gör

@ Çakırözünden çıkdım yola
@ kulpakda verdim mola
@ Golkuzayına tırmandım
@ Eski kulpak yoluna vardım
@ Aşagıda bir çocuk aglıyordu
@ Kadınlar davar sagıyordu
@ Sögüdün gölgesine yatmış çoban
@ Merkebin ayagına dolaşmış urgan
@ Ordan devam etdim yukarı yola
@ Selam vererek saga ve sola
@ Oturdum bahcede suyun basına
@ Hayratul ise yazm... Devamını Gör

Bu olayı müzik cinayeti olarak ele alacağız.
1918 yılında Louisiana'nın New Orleans kentinde sokakta elinde baltası olan bir jazz aşığı vardı.
Saldırganın genel hedefi Amerika'da yaşayan İtalyanlardı.
Şu ana kadar bilinen toplam 12 saldırısı ve 6 cinayeti bulunmaktadır.

Saldırgan evlerde jazz müziğini duymazsa her yeri kana bulayacağını belir... Devamını Gör

Anlaşılması zor uygulamalar yaşıyoruz. Hafta içi belli saatlerde kabuğuna çekilen virüz, diğer saatlerde ve hafta sonu turlayan virüs. Aslına bakarsak hani vatan haini dedikleri Türk Tabipler Birliği nin söyledi zamanlarda 15 günlük tam kapanma yapılsaydı ne bu ölümler, ne bukadar ekonomik sıkıntı, ne de yoğun bakımlarda ve hastahane köşelerinde, e... Devamını Gör

Hava gittikçe soğuyor artık eskisi gibi yürüyüşe çıkmak yerine uyumayı çokca tercih ediyorum ve her geç uyandığımda günümü öldürdüm diye kendime kızıyorum.
Oğlum da kızıyor yaşlı gibi davranıyorsun diyor daha çok oy! ah! demeye başlamışım.Ne bileyim Emekli olunca unumuzu eledik eleği astık derler ya, ben de aynı öyle hissetmeye başladım.... Devamını Gör

Yıldızlar misali gökyüzünde savrulan ışık hüzmelerini penceresinin kenarından izliyordu her gece Michael, hayallere dalıp dururken daha 8 yaşına girmesine bir gün vardı. Michael esmer tenli kıvırcık saçlı ilkokul birinci sınıfa giden, en çok pembe ve mavi rengi, ünicornlara ilgisi olan bıcır bıcır, çalışkan, nazik ve kibar bir kızdı. Anne ve babası... Devamını Gör

Birileri lütfetmiş ödüyoruz diyor. Bu ne demek bilen varmı? Yoktur. Herkesin kafası kuma gömülmüş yaşıyor ve gözünü, kulağını, ağzını tüm gerçekliğe kapatmış durumda. O zaman ben dilim döndüğünce yazayım. Benim emekli maaşım birinin cebinden ödenmiyor. Ben yıllarca köle gibi çalıştım ve 20 küsür yıl her ay benden kesinti yapıldı benden ve siz şuan ... Devamını Gör

Yürüyüş biraz yormuştu,artık müdavimi olduğum cafeye vardığımda,her zaman ki masama,her zaman ki gibi sağ taraftaki sandalyeye oturdum. Böyle bir takıntım vardı,gittiğim yerlerde eğer en sağa oturmazsam rahat edemeyeceğimi düşünüyordum. Ve kitabımı otomatik hareketlerle masaya bırakıp,bir kahve sipariş ettim. Tanrı'm bu kadar sıradan,her gün ... Devamını Gör

( Aynısını yaşatanların. İnşallah sonları öyle olur.)

"Komşumuz Hanife Teyze vardı.
8 aydır konuya komşuya "bayat ekmeğiniz varmı? Varsa verin kuşlar cama geliyor ıslayıp veriyorum" diyordu..
Çok da zayıflamıştı. Kiracıydı. "Çok ucuza oturuyorum diye rutubetini çekiyorum" diyordu...
Eşinden dul maaşı alıyordu.
... Devamını Gör

İçi altın dolu bir küp gibi toprağın gizeminde yaşarken sadece toprağa gömen tarafından bilinme isteği gibi yepyeni yazı alanı bulduğumda hissettiğim sağaltılmış sevinç.
Herkesten ve her şeyden uzak bahçesinde marulunu, domatesini yetiştiren emeklinin dallanmış budaklanmış huzuruna fit.
Kimsenin olmadığı O'nunsa varlığını iliklerime kadar hisset... Devamını Gör

Modern çağın tipik sendromlarından biri daha: Hazırcılık...
Annemin deyimiyle ‘hazıronculuk' (internette küçük bir araştırma yaptığımda Trakya Türkçesi bir kelime olduğunu öğrendim) Buna tembellik de diyebiliriz aslında.
Mutluluk, overlokçu gibi ayağımıza gelsin; biz hiç girişimde bulunmadan, ara... Devamını Gör

Taşköprü henüz yapılmamışken Çoruh Nehri üstünde kayık taşımacılığı yapan kayıkçıların fotoğrafını dedemin saklı defterinin ardında bulmuştum. Aslında dedemin devamlı oturduğu divanına düşürmüştü bu fotoğrafı  herhalde...  Fotoğrafın arkasında yıl: 1882 Dmitri İvanoviç Ermakov yazıyordu..  Dedem ... Devamını Gör