Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
1 Aralık 1821 tarihinde Navarinde Osmanlı yetkililerince s - Sözümoki
03 Ocak 2025, Cuma 12:17 · 6 Okunma
1 Aralık 1821 tarihinde Navarin'de Osmanlı yetkililerince sorgulandığı için savaş tutuklusu statüsüne geçtiği anlaşılan Pouqueville'in anlatısının, Navarin Beyi Mustafa Paşa'nın kaimesiyle birebir örtüştüğü görülmektedir. Fransız ordu görevlileri bu üç haftalık zaman diliminde birbirini izleyen aksilikler sonucunda, kısa bir süreliğine “korsanlar” tarafından önce köle sonra Zante veya Korfu'ya bırakılma vaadi verilen serbest yolcu ve nihayet Osmanlı yetkililerince uygulanan savaş tutuklusu statüsü arasında gidip gelmişlerdir.
Pouqueville Navarin'de artık 'savaş tutuklusu' statüsündeki grubun “Bey'in evinde
geçen sekiz gün boyunca, oyalanmak için günlerini ya divanda ya da ziyarette geçirdiğini” söylemektedir. Yazara göre, gruptaki Ali falaka cezasından sonra zindana kapatılırken, diğerlerinin “bir bölükbaşı komutasında elli Arnavut askeri ve koşumlu atlarla” bölgenin merkez şehri olan Tripoliçe'ye sevk edilirken “emrinde olan bir seyyah kadar rahat” diyecek kadar keyfi yerindedir. Vardıkları Tripoliçe'de ise kendilerine eşlik eden Arnavut askerler ahırda konaklarken Fransız tutuklulara sarayda bir oda, güvenlik ve sair işler için bir de hizmetli tahsis edilmiştir.

Ocak ayı ortasında Ahmet Paşa'nın atanmasıyla Tripoliçe içinde bir eve taşınan tutukluların yaşam koşulları, kazandıkları göreceli özgürlük nedeniyle daha iyileşmiş, bir anlamda 'yarı tutukluluk' halini almıştır. “Mora paşasından her gün tayım veya maaş olarak on beş para alıyorduk” diyen ve kısa zamanda sarayın doktoru mevkisine yükselerek sarayın kapıları tekrar açılmıştır. Şaşkınlığa varan hoşnutluğunu “parikhane'nin bize sövdüğü ve gülünç haçlı ilanı gazetelerde yayınlanıyorken, kim bir paşanın bize karşı böyle davrandığına inanır ki?” sorusuyla ifade etmektedir. Pouqueville'e göre bu sorunun cevabı, Ahmet ve Mustafa Paşa'nın sağduyulu bir devlet adamı olmalarından çok onların kişisel cömertliği ve hayırseverliğinden kaynaklanmaktadır. Oysa onlar sadece tutsakların salimen İstanbul'a gönderilmeleri emrine uymak için bu şekilde davranmaktadır.
Pouqueville'in yüzlerce sayfası arasında kimi zaman çelişen anlatımlarına rastlanmaktadır. Örneğin, tutuklulara uygulanan 'iyi muamelenin' sadece bu iki paşayla sınırlı kalmadığı, başta Mora olmak üzere Osmanlı idarecilerini -vali, bey ve ağalarını- yaygın zorba/despot Türk imajının dışında bırakmasıdır ki, aslında bu 'iyi muamelenin' bir emir-itaat zinciri olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca yazarın “yakından bakıldığında devletin ileri gelenlerinin, her zaman iyi davrandıklarını saptamak gerekir” cümlesiyle, 'iyi tutumu' kişiselden çıkarıp genele yayması, incelemenin giriş bölümünde değinilen genel kabulle de çelişmektedir.
Pouqueville Tripoliçe'de Hıristiyan mahallesinde bir eve taşınan grubun gündelik
yaşamını “basit bir barakada sabah güneşiyle kalkıp, civar tepelere çıkıp çiçek kokularını
içlerine çektikten sonra artan sıcaklık ile tekrar barakalarına dönüp uyudukları ve daha
sonra tek öğünleri olan akşam yemeği için hazırlık yaptıkları” cümlesiyle özetlemektedir.
Savaş tutukluların “her günü, belki uzak ama kaçınılmaz olan özgürlük güvencesiyle, keder ve melankoliden uzak, onları bekleyen olaylara karşı bir aldırmazlık içinde geçmektedir.”Pouqueville, kendilerini tanımlamak için “kim bilir belki kendimizi mutlu zannediyorduk ”derken, kendilerine “sadece dostluk gösteren nöbetçi Arnavut askerler, içinde yaşadığımız mutluluk ve tasasızlık hali karşısında bize hayranlık duymaktan kendilerini alamadılar” cümlesiyle, dışarıdan bakanın da onları mutlu zannettiğini bir anlamda ele vermektedir. Yazar, istedikleri yere gitmekte serbest olduklarını ve hatta paşaya kalsa hiçbir 'ant' veya söz talep etmeden onları geri göndereceğini belirtmektedir.
“Demirlerden çok daha sağlam olan güven duygusuyla zincirlendikleri” cümlesiyle aktardığı Tripoliçe'deki 'özgür tutuklu' hayatı sona erdiğinde ise, yani Haziran ayında gemisi Anabolu'dan İstanbul'a doğru demir aldığında, “tutukluluğunun başından beri ilk kez üzgün” olduğunu belirten Pouqueville'in, Osmanlı'nın savaş esirlerine uyguladığı kötü muameleden şikayetçi olduğunu söylemek güçtür. Diğer bir deyişle, Osmanlı'nın Fransız savaş esirlerine bir-iki yerel yöneticinin keyfi 'kişisel iyi tutumunun' ötesinde bir 'genel iyi hal' sunduğunu düşündürmektedir.
Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
İzciler hakkında ne düşünüyorsun?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.