RAMDÂ

11 ayın sultanı Ramazan-ı Şerife kavuştuk çok şükür. Bu mübarek ayın ilk gününden itibaren o müthiş manevî atmosfer her yanımızı kuşattı elhamdülillah. Aile ve arkadaşlar arasında çocukluğumuzun Ramazanları yâd edildi.
Küçük yaşlardan itibaren oruca alışmamız için annemizin bizlere verdiği ödüllerden, babalarımızın üç gün tuttuğumuz orucun yanına ‘sıfır' koyup 30'a tamamlamasından, dedelerimizin oruçlarımızı satın almasından, gizli gizli içilen suların görmezden gelinmesinden, şimdiki davulcuların eskiler gibi çalamamasından ve daha bir çok şeyden.
Babam bu akşam iftar sofrasında: “11. Orucumuzu açtık.” Dedi. Ben şaşkın bir ifade ile “Nasıl yani!” dedim. Annem: “Evet kızım 11 gün oldu bile” dedi. Daha dün imam efendi selâda: ”Merhaba Yâ Şehr-i Ramazan” demişti halbuki. İnanamayıp gökyüzüne baktım. Gerçekten incecik olan Ramazan hilâli büyümüştü. Ramazan, normal zamandan daha hızlı geçiyordu sanki.
Ramazan'ın kelime mânâsını daha önce hiç araştırmamıştım. Bir arkadaşın da attığı bir mesajla öğrenmiş oldum. Ramazan; Arapçadan alınmış bir kelimeymiş. Bu mübarek ay adını; yaz mevsiminin bitiminde, güz mevsiminin öncesinde yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur manasına gelen “ramdâ” kelimesinden almış. Buna mukabil tuttuğumuz oruçlar da, ramdâ yağmurunun yer yüzünü temizlediği gibi günahlarımızı temizler inşallah.
Temizlik aslında hem bedenen hem ruhen oluyor. Oruçlu olduğumuz ilk günler başımızda müthiş bir ağrı, vücudumuzda halsizlik hissederiz. Bunun sebebi; oruçluyken sindirim sistemi çalışmadığı için vücut başka işleri düzenler ve kendine bakım yapar. Özellikle bağışıklık sistemini çalıştırarak vücudu toksinlerden ayırır. Yüce Allah (c.c) her şeyi biz kullarının faydasına sunmuştur. Oruç gibi bir ibadeti bizlere bahşedip, hem bedenen hem ruhen arınmamızı sağlayan Rabbimize (c.c) hamd-ü senâlar olsun. Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş olan bu kutlu zaman dilimini hakkıyla idrak edebilmek dileğiyle.
Hayırlı bereketli Ramazanlar...