Bugün okul dönüşü, eve giderken Necati dayıma rastladım ve bizim eve geldi annem sofrayı hazırladı. Bir tas çorba, açlığımı bir nebze olsun yatıştırdı . Sırtını divana yaslayan dayım Cılavuz'daki köy enstitünden bahsetmeye başladı:
-Seni de oraya yazdıralım mi Tahir?
-Dayı sen daha iyi bilirsin dedim.
Annem okumamı çok ama çok istiyordu...
Enstitü yapımına Trabzon'dan ve Rize'den bir grup ekip gelmişti. İçlerinde öğrenci de vardı eğitmen de... Trabzon dan gelen ekipte Selahattin in babası ile dayım Erzurum Aşkale de askerliği birlikte yapmışlardı. Beni de Selahattin ile tanıştırdı... Cılavuz (en güzel çiçek )Köy enstitüsü ilk kurulan enstitülerden biriydi. Bina ve ekipman bakımından çok şanslıydı. Çünkü binalar Ruslar döneminden kalma ve oldukça iyi bir durumdaydı. Selahattin enstitünün kuruluşunu su şekilde anlatmaya başladı :
Eğitim ve öğretime büyük önem veren Mustafa Kemal Atatürk, Başbakan İsmet İnönü, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un başkanlığında Türkiye’de üç eğitmen okulu açılmıştır. Bunlar Düziçi (Adana), Hasanoğlan (Ankara) ve Cılavuz (Kars) Eğitmen Okulları’dır.
1937 yılında kurulan Cılavuz Eğitmen Okulu’nun ilk müdürü Halit Ağanoğlu’ dur. Burada üç aylık eğitim ve öğretimden sonra mezun olan öğrenciler köylere öğretmen olarak gönderilmiştir. Amaç halkı bilinçlendirme, yenilik ve çağdaşlık sağlama, uygar bir medeniyet yaratma ve özellikle köylerin geri kalmamasını sağlamaktı.
17 Nisan 1940’ da 3 aylık eğitmen veren Eğitmen Okulu kaldırılmış, yerine 5 yıllık Köy Enstitüsü kurulmuştur. Yani 1937’de 3 ayda bir mezun verirken 1940 yılından itibaren 5 yıla çıkarılmıştır, yıllık eğitim-öğretim dönemi 6 ay olmuştur. 1940 yılında Cilavuz Köy Enstitüsü eğitim görevlileri olarak yalnızca okul müdürü ve katipten oluşuyordu. Kadro daha sonra çevre köylerde bulunan ilkokul öğretmenlerinden tamamlanmıştır.
1940 yılının mart ayı başlarında İsmail Hakkı Tonguç’un telgrafla özel çağrısı üzerine, Halit Ağanoğlu Ankara’ya geldi. Trabzon’dan Kars’ daki Cilavuz Köy Enstitüsü’nü kurmağa memur edildi ve kurulacak enstitünün müdürü olarak görevlendirildi. Bu görev için Halit Ağanoğlu’ nun seçilme sebeplerinden en önemlisi, 1937, 1938, 1939 yaz aylarında Cilavuz Eğitmen Kursu’nda çalışmış olduğundan mıntıkanın iklim şartlarını, köy çevrelerini nispeten daha iyi tanımasıdır. Genel Müdür İsmail Hakkı Tonguç; “Ağanoğlu, sizi Kars’a göndereceğim, orası çetin yerdir, size güvenim var” diyerek vazifelenme sebebini açıklamış ve Ağanoğlu’ na bir güven göstererek teşvikte de bulunmuştur. Vazifesini öğrenen Ağanoğlu, görevini yerine getirmek amacıyla Kars yolunu tutmuştur.
Ağanoğlu, enstitüde uygulayacağı programı ana kaidelere göre ele almıştır. Bu ana kaideler göre;
1-Kafayı bilgilendirmek, işler, duyar hale koymak üzere ortaokul ve bazı taraflar ile lise programına uygun öğretim yapılacak ve ayrıca köy halkının ihtiyaçlarına göre tespit edilecek konular da önemle işlenme planına alınacaktır.
2-Bugünkü ve yarınki köyün gerektirdiği her türlü ziraat işleri yapılacaktır. İşlerde esas A- İleri ve rasyonel usul ve vasıtalarla çalışma zihniyet ve itiyatlarını kazandırmak, B- Adali ve zihni çalışmalardan kaynaklanan yorgunluğa tahammül edebilmek, varılacak neticeden zevk ve heyecan duyulabilmek iktidarını kazandırmaktır.
3-Müessesede yaşayış, kurulmak istenilen ileri köy yaşayışına göre düzenlenecektir: A- dershane ve koridorlar ve bütün binalarda ışık, hava, temizlik daima elde tutulacak, B- Eşya sadelik ve sağlık şartlarına uygun bulunacak ve köye intikal etmek üzere örnek teşkil edecektir. C- Müessesede düşünüş, duyuş, yaşayışı telkin eder resim, yazı, grafiklerle değerli bir dekor yaratılacaktır. Müzik faaliyetine büyük yer verilecektir.
4-Amaca ulaşma yolunda sıkı bir disiplinle hareket edilecektir.
İşleme tarzı: Günün yarısı iş, ve diğer yarısı nazari ve ameli tedrisata ayrılacaktır. İşler köyün gerektirdiği işler olup iki görüşe göre ele alınacaktır.
1-Köyde ve bütün köylüler tarafından yapılması gereken işler (tarla, bahçe, hayvan bakımı, tavukçuluk, arıcılık, sütçülük, genel temizlik işleri ile; bisiklet, motosiklet, otomobil, fotoğraf, ziraat makineleri kullanma, sökme, montaj yapma, at binme, araba, kızak sürme, silah kullanma…vb.)
2- Köyün işlerine cevap veren ve oldukça ihtisas gerektiren, demircilik, tenekecilik, nalbantlık, kalaycılık, dülgerlik, marangozluk, biçki dikiş, nakış, dokumacılık… gibi işlerdir.
Enstitünün günlük, haftalık çalışma programları, nöbet işleri bu tutuşla hazırlanmıştır ve bu hava içinde maddi ve manevi yapısını bulma yoluna yönlenmiştir. Uygulanacak program genel olarak belirlendikten sonra geriye kalan tek şey enstitüyü kurmak için uygun bir yerin bulunmasıydı. Konak yerleri seçilirken iklim şartları, güneş, hava ve su göz önünde bulundurulmuştur. Cilavuz Kars – Ardahan şosesi üzerinde Susuz Çayı vadisinin iki tarafında kışla harabelerinden kurulu bir köyün, geniş arazisi, bol suyu ve güzel havasıyla yerleşme imkanları için çok elverişli bir yer olduğuna karar verilmiştir. Kışla harabeleri yeni yapılacak binalara temel teşkil ediyordu. Rus yapıları olarak bilinen bu binaların çatıları sökülmüş, pencereleri soyulmuş, duvarları yıkılmış harabeler olması, çalışmaları güçleştirse de kısa sürede tamir edilip eğitime hazır hale getirilmiştir.
Sıradaki iş öğretmen kadrosunu kurmaktı. Halit Ağanoğlu kadroyu oluştururken bu işi severek yapacak, köy yaşamına rahatlıkla ayak uyduracak, gittiği yerde modernlik arayışından ziyade o yeri modernleştirmek için canla başla çalışacak öğretmenleri seçmeye dikkat etmiştir.
Köy Enstitüsü’ne alınacak öğrencilerin seçiminde de bazı önkoşullar şarttı. Bu önkoşullar öğrencilerin köy çocuğu olması ve köy ilkokulunu bitirmiş bulunmasıdır. Bu özelliğe uygun çocuklar köylerden seçilmeye başlanıyor ve sınavla enstitülere alınıyordu. Bu şarta yönelik insanların aklında bazı soru işaretleri oluşmuştur. “Neden şehir çocuğu okutulmuyor?”, ya da “Köylü olup da köyde okul olmadığı için kasaba ya da şehirde okuyan çocukları neden almıyorlar?” şeklindeki sorular bunlardan bazısı. Halit Ağanoğlu’ nun bu konudaki düşüncesi: “Kasaba ve köyler arasında coğrafi şartlar, geçimin yarattığı iş şartları çok farklıdır. Ayrı şartlar içinde yaşlanan çocuklar, aldıkları terbiye ile farklı karakterler kazanırlar. Bunun için köye uymak keyfiyeti köyde yetişen çocukta kasabadakinden daha fazladır.” şeklindedir.
Sözlerini burada tamamlayan Selahattin izin istedi ve misafir kaldığı eve doğru yürümeye başladı....