Sabah namazından sonra kuş sesleri dikkatimi çekiyor. Biraz balkonda oturup dinliyorum. Şairin sözlerini tekrarlıyorum fısıldayarak; "uzaklarda elemli garip bir kuş öterse, bir ceylan ağlıyorsa dağlarda yapayalnız ve bir gün kabrimde sarı çiçek biterse bil ki seni seviyorum".
Ali dershaneye gidecek, kahvaltı hazırlıyorum ona. Babam vird okuyor, yavaş okuduğundan uzunca elinde kalıyor. Ev ahalisi uykuda. Çay koyuyorum, gün daha ağarmamış, Ali yarı uyku sersemliğiyle gözü kapalı kahvaltısını yaparken babamla sohbet ediyoruz. Şeker kullanmayı bırakmış. Bir aydır kullanmıyor, mutlu oluyorum. Biliyorum konuştuklarımdan sonra bıraktı şeker kullanmayı. Söylemiyor, zaten söylemesini de beklemiyorum. Seher vaktinde uyanık kalmanın faydalarını anlatıyor, bir çoban ağzından uykuya ve berekete dair duyduğu bir hikayeyi anlatıyor. İkinci çayımı doldururken babama bakıyorum; gözlerindeki ışık güneşten önce doğuyor günüme. Yıllarca çay içmeyen biri olarak meselenin çay değil muhabbet olduğunu fark ediyorum. Kahvaltıyı toplayıp mutfağa götürüyorum. Okuduğum kitapta altını çizdiğim yerleri okumuş. Sonra uyumaya gidiyor. Ekmek almaya gitmeden yine koltuğun köşesine koyduğum kitabımda çizdiğim yerleri okuyor. Kitapta ilerlediğimi fark ederek "sabah eline aldın, ne çabuk ilerledin" diyor. Sabah başlamadım kitaba diyorum. Altını çizdiğim yerleri işaret ederek; cümlenin ortasında bir yeri çizmişsin herkes fark edip çizemez diyor. İçimden kaç baba kızının altını çizdiği satırları okur diyorum. Satır aralarına aldığım notları da okumuş olacak ki "neden kitap yazmıyorsun?" diyor birden bire. Şaşırıyorum. Yaşanmışlık lazım baba diyorum, sadece okumak yetmez ki; tecrübe lazım. Bir yerden başla diyor. Ama fazla ciddi, önemsediğini yüz ifadelerinden anlıyorum. Basmak da kolay değil diyorum, çok masraf; gerek var mı? Savcılıktan izin mi alınması lazım diyor. Canım babam... İyi ki Şeymaların, Nilgün Bodur'ların kitap yazdığını bilmiyor. Yok diyorum, fazla maliyetli, hem yazarlıktan elde edilen gelir masrafı karşılamaz. Hem kim okuyacak benim kitabımı? Sinirli sinirli bakıyor; maddi bir gelir hedefin mi var? Topluma faydalı olur diye düşünüyorum, twitlerinin içeriğini genişletsen bile bir kitap çıkar diyor. Maddi bir hedefim yok baba, ama Ali'nin dediği gibi bana yaptığın masrafı diyorum sözümü kesiyor. Sen yaz, ben bastırırım! Karışma!
Gözlerim yine ele veriyor beni, dokunsalar babamın dizine çöküp ağlayacağım. "Bir kitap konusunda arkandayım dememiştin baba, sağol" diyorum. Pek önemsemiyor, önüne bakıyor. Al işte diyorum içten içe, bir hafta aklına geldikçe tebessüm eder durursun. Zaten kızlar alıştılar bana. Aşık mısın felan diyorlardı, şimdi öyle demiyorlar. Deli olduğuma kani oldular sanırım :) Hem yine başladım yazmaya. Bir avâlî uzaklaştırmıştı beni kalemimden. Neyse ki attım o durumu üzerimden. Sen böyle kal Ayşenur, kabul et. sen olduğun gibi iyisin. Değişmek ve bu çağda bu çağın insanı gibi olmaya zorlama kendini... Canım babamın biricik prensesiyim ben. Artık genç kızsın dese de dünün bahçıvanlı prensesiyim. Bu ev benim kalbim. Yıllardır bedenen dahil olamadığım bu evde bana verilen önemin fazlalığı şükrümü artırıyor. Ağlıyorum... Yine...