İki gün önce Çoruh'un köpüklü suları kızıllaşmaya başlayınca tüm köylü gibi ben de ne olduğunu anlamadım. Ne olmuş olabilir ki bu suyun rengi farklıydı. Kan rengine benzeyen köpüklü suları bir dehşeti fısıldıyor gibiydi... Aklıma Moskof ve acımasız Ermenilerin yaptığı vahşetler geliverdi... Silahları alınıp acımasızca şehit edilen atalarımız, tandırlarda ve camilere toplayıp genç yaşlı çoluk çocuk demeden şehit edilen masum insanlar, Ambarlara ellerinden çivilere çakılan genç kadınlar...
Tüm bu acı olayları yaşayanları bir nehir kıyısında akıp giden zamanda bir dua ile hatırlıyorum kendimi bildim bileli...
Olaya tanık olanların yakınlarının bir kaçı da bizim köyde bulunuyordu...Harşit denilen bir nehir vardır dedi Seyfullah Susuz. 93 Harbinde nice insan bu dereye kendini atmıştır. Çığlıklar ve feryatlar göğü yırtar gibi olmuştu. Yıkılan köprüler bazen düşmana geçit vermiyordu.
Bizim köyün köprüsü için bu geçerli değildi... Düşmana adım attırılmamış ve düşman, aziz ve kahraman Türkün kurşunun ve sungusunu yemiş ve verin geriye kaçmaya koyulmuş ve gider ayak evleri yakmış ve hayvanları katletmişti....
Öğleden sonra suyun renginin hikmeti çözülünce herkes derin bir nefes almıştı... Olayı muhtar, kahvedekilere anlatınca milleti bir sevinç almış ki sormayın gitsin.
Meğerse Alanbaşı köyü yöresel hali ve kilimleri ile meşhur bir aile vardı Bu aile kirmandan gelmiş ve evlerinde uzun yıllardan beri el dokunması hali dokuyorlardı. Dağlardan topladıkları çiçeklerden elde ettikleri kök boya ile el dokunması halıları iyi fiyatlara satarlar ve diğer köylülere göre yokluk nedir bilmezlerdi... İşte bu ailenin güzeller güzeli kızları Mihrimah, köyün çobanına gönlünü kaptırmıştı... Mihrimah bazı geceler ailesine yardım eser ve ilmek ilmek hali dokur bazen de tezgah başında uyuyakalır ve düşünce bir kaval sesi işitir ve bu sesi hep Mehmet'in nefesinde hayat bulan bir ezgi olarak bilirdi...
Eski boyları atacağına yeni hali için oluşturulan kırmızı kök boyayı Çoruh a boca etmişti... Olayın asli buydu... Mehmet'in koyunları o gün suya her günkü gibi bakmamış ama bu Mehmet in pek dikkatini de çekmemişti...
Ebubekir Kuri