Dut zamanı enfes pekmezler kazanlarda kaynatılır, pestiller ve cevizli kömeler iplere dizilirdi. Pestillerin serildiği bezler üzerine gelen sıcak karışım kuruduğundan bezin motiflerini alırdı. Cevizlerin sırıklarla dökülür ve birazı olmayan konu komşuya ikram edilirdi...
Patos zamanı ekin demetleri harman yerine yığılır ve saatler sürecek yoğun ve yorucu bir çalışma iklimi oluşurdu...
Taş evlere yüzyıllık yalnızlık sindiği günden beri, çeşme başında soğuk suları güğüme doldurup daracık yolların tarih kokan mazisinde gizli duran nenemin anlattığı masallarla uykuya dalardım... Ama şimdilik dedim in anlattığı hüzün dolu bir yaşamış ani var...
Osmanlılar döneminde kalma köy konağı taş ve ahşap işletmeciliği müthişti doğrusu... Küçüklükten beri konak ile ilgili anlayamadığım bir durum vardı. Bunun çoğu kişi tarafından bilindiğini de pek zannetmiyorum. Konağın sofası ve odaları içinde biraz çapraz kalıyordu. Diğer evlerin aksine yönü de kuzeye bakıyor ve üzgün ve yarim kalmış bir duygu gibi kendini gizliyordu. Bunu hep hatırladığımda bir hüzün seziyorum lakin ne olduğu bilmiyordum.. Belki de zamanı gelmiş olacak ki bu konağın gizli hikayesini ilk kez dedem anlatmıştı bana...Kiraz ağacının altında sepetteki kirazları birer ikişer yerken dedem anlatmaya başladı :
" Köy meydanında bir cuma sona eren ve üç gün üç gece sürdüğü anlatılan yöresel kıyafetleri ile kızlı erkekli genç yaşlı herkes düğünün tüm güzelliğini yasıyorlarmış... masalları andıran bir düğün yapılmış anlayacağınız. Her şey yolunda giderken, gelinin anne babası uzun saatler at üstünde yolculuk etmişler ve tam köye girecekleri vakit atları ve hediyeleri ile birlikte Çoruh'un azgın sularına gömülüp gözden kaybolmuşlar. Düğün evinde herkes onları bekleye dursun gelinin kalbine bir hançer sallanır gibi olmuş ve ansızın yere yığılmış.. Düğün yarıda kalmış... Günler sonra atları ile anne babasının cansız bedenlerini Çoruh'un nadir görülen sığ bir tarafında korucular tarafından bulunmuş... Herkesi bir üzüntü almış ki sormayın gitsin... "
Dedem sözlerini şöyle tamamladı.
"Gelen hediyeler arasında babanın kızı için bir konak yapma isteğinin olduğu mektup bir kutudan çıkmış. Konağın yönü baba evine bakacak şekilde yapılması kararlaştırılmış ama ne yazık ki bu o zaman gerçekleştirilememiş. "İşte bu konak evlat dedi dedem. O yârim kalan düğünden çok sonra yaptırılmış aynen de anlatıldığı gibi...Bu konağın yönü ve sırları böyle anlatımla gelmiş bu güne... Bu anlatılanlarla eksik mutlaka vardır ama biz böyle biliriz. Belki başkaları farklı bilir...
Sen çok yasa dede dedim ve çok teşekkür edip elini öptüm. Beyaz sakalları içinde tatlı gülüşü ile sen de dedi...
Ebubekir Kuri