Köyde sakin hayat Hacı Baykal dayının köye yerleşmesi ile farklı bir boyut almıştı... Aslen Kabartaylıydı.
Kafkaslardan bazı Müslüman Türklerin kitleler halinde Rus zulmünden kurtulmak için sınırımıza geldiği günler tarihin kaydettiği en acı anlarından biri olmuştu... Kuruluş Savaşı da dahil olmak olmak üzere 20 yıla yakın savaşmış Hacı Baykal dayı zaman zaman anlattığı anıları ile tüm dikkatleri ile üzerine çekerdi. Gaziler günü dolayısı ile madalyalarla donanmış askeri üniformasını giyer ve köyün çocukları onu hayran hayran bir şekilde izler ve büyük ilgi ve saygı gösterirlerdi. O ise köyü baştan başa dolaşır eski günlerdeymiş gibi ihtiyatlı olurdu. Cepheden cepheye koşmuş vatanın kurtuluşu için her türlü zorluğa katlanmiştı... Ömrünün geri kalanını çok sevdiği arılarından ayırmıştı.
Yine o günlerde bir gün Hacı Baykal Gözüpek dayı arılarını kontrol amaçlı ormana doğru yürümeye başladı. Karakovan balı için son bir aşama kalmıştı. Yüksek olan ağaca tırmanmak... Eski toprak hiç durur mu bir çırpıda tırmandı ağaca. Kontrol etti kovanları... Bir sorun yok gibi görünüyordu...
Ağacın üzerine bir süre ormanın sesini dinledi, uzak dağlardaki hikayeleri düşledi. Arıcılık ile uğraşmak onu hiç ama hiç değiştirmemişti.
Yine orman yolundan döndüğü günlerden bir gün bir ağaç dibinde yarısı açıkta kalmış eski bir ahşap kutu görmüş. Kilitliydi kapağı ama bu onun için sorun değildi... Kapağı açması çok uzun sürmedi... içinde yer yer ıslandığı anlaşan dizi dizi mektuplar ve fotoğraflar olduğu anlaşılıyordu. Kutunun en dibinde bir de kanlı saat vardı. Bu kutu bu mektuplar ve fotoğraflar ve kanlı saat neyin nesiydi.... Hacı Baykal bir düşünce aldı ki sormayın gitsin...Eve gelince tek arkadaşı atmaca Kafkas onu özlemiş gibi bakıyor ve Hacı Baykal bunu onun açlığına yoruyordu. Atmacası Kafkas karnı doyunca pencereye uzun uzun baktı ve keyifli keyifli öttü..
Hacı Baykal ise gaz lambasının düğmesini biraz daha çevirdi ve gözlüğünü takıp kutuyu açtı.
Mektupları bir Türk askerinin komutanına yazdığı anlaşılıyordu. Hacı Baykal birbiri ardına mektupları okudu... Belki de bunlar düşman hattına sızan bir Türk casusun elde ettiği bilgiler anlatılıyordu. Düşmanın ne yönden geleceği, mühimmat ve asker sayısı ve hatta ordunun morali bile dikkatli şekilde anlaşılmıştı...
Diğer mektup demetinde ise Türk askeri ailesine yazdığı mektuplar bulunuyordu... Şehriyar olduğu anlaşılan eşinin ve Mahmut ve Şamil adli çocuklarının fotoğrafları ve hemen altında 1877 Ahıska yazıyordu... Kanlı cep saati hala büyük muammaydı... Hacı Baykal saati evirdi çevirdi tam masaya bırakacaktı ki arkasından küçük bir not buldu... Şayet şehit düşersem bu bilgileri bir kutuya koyup toprağa gömülmesi isteniyor ve yüce Türk milletinin elbet muzaffer olacağı dile ettirilip Allah'a hamt ve şükür ediliyordu. Anlaşılan bu kişi şehit düşüyor ve onunla yola çıkan diğer kişi bunu öğrenince son görevini yapıyor ve elindekileri kutuya koyup gömüyor...
Allah tüm şehitlerimize rahmet eylesin. Allah onlardan razı olsun.
Hacı Baykal yatsı namazından sonra ağır ağır ama düşünceli bir şekilde evinin yolunu tuttu...