Karanlık gecelerin sürüp gittiği bir sonbahar akşamı, dedemin evinin hemen yanında tek katli bir evden ağlama sesleri duyuldu.. Dedem uzandığı divandan doğruldu ve kapıyı açıp hemen onların yanına koştu... Talihsiz kadının kocası Suphi gurbete gideli iki yıl olmuştu. Önceleri geçim için evine para yolluyordu ama son altı aydır mektup yazmaz ve para gönderemez olmuştu.. Zehra adli genç bir kadın ve henüz bir yaşında oğlu Ali zor şartlarda yaşamaktaydı... Konu komşu sağ olsun onun yardımına koşuyor ve sıkıntılarını bir nebze olsun hafifletiyordu. İşte o günlerde Zehra ablanın biricik oğlu Ali hastalandı, Zehra ablanın oğlunu doktora götürebilmek için yol parası yok hadi gitti diyelim muayene ve ilaç alacak parası yok. çaresiz kadın ne yapacağını bilmeden hasta oğlunun başında gözyaşı döküyor, hemen iyileşip sağlığına kavuşması için Allah a dua ediyordu.
Dedem ve bir kaç köylü Hüsnü ye haber verip yola çıkmasını söylediler. O da minibüsü ile apar topar yola çıkmış ve dedikleri yere gelmişti. Dedem, Zehra abla ve bir iki komşu minibüse binip yola çıktılar ve küçük çocuğu şehirdeki hastaneye götürdüler. Doktorun dediğine göre biraz daha geç gelinmiş olsaydı minik çocuk su anda hayatta olmayabilirdi... İlaçları da alındıktan sonra köye doğru yolculuk başladı... Çoruh nehri boyunca kıvrılan yol biraz sonra yokuş beton yola dayandı ve tepeye doğru çıkmaya başladı. Keskin virajları geçe geçe yoluna devam eden Hüsnü nihayet çeşme başında aracını durdurdu. Yolcular minibüsten indikten sonra evlerine gitmeye koyuldukları vakit, Zehra ablaya bir mektup geldiği haber verildi. Mektubu getiren Saniye teyzeydi. Okuma yazması olmayan Zehra'ya dedem yardımcı olmaya çalıştı. Önce evlerine gidip küçük çocuğun yemeği yerdirildi ve ilaçları içirildi ve Saniye teyzeye çocuk emanet edildi. Bir süre geçmeden Zehra abla bizim eve geldi ve mektubu d edeme uzattı dedem de zarfı yitti ve mektubu göz ucuyla okudu bir süre... Zehra abla merakla mektupta ne yazıldığını öğrenmek istiyordu. Dedem okudukları karşısında dehşete düştü lakin bunu Zehra ablaya belli etmedi. Bu mektuptakileri su anda ona anlatsa belki de düşüp bayılır feryat figan edebilirdi. Bundan dolayı yazıları okuyormuş gibi bir kaç iyi dilek ve ümitkar cümleler sarf etti ve söze başladı :
"Kızım mektup eşinden gelmiş pek yakında döneceği" yazıyor.. Sana ve herkese selam ediyorum.. dedi ve bir süre sustu dedem... Zehra abla biraz rahatlamış olacak ki sevinçle gözyaşını sildi ve evini yolunu tuttu...
Dedem ise az önce okuduğu mektubun aslını uzun uzun düşündü ve bu biçare kıza ettiği kötülük için büyük pişmanlık duyduğunu hissetti... Nenem de dedeme biraz krizmiş ve bu isi ne yapıp edip çözmesi için dedeme baskı yapıyordu...
Aslında mektupta Suphi'nin bir daha evine ve köyüne gelmeyeceği ve gurbette bir kızla evlenme niyetinde olduğu yazıyordu... Fazla uzun olmayan mektup" bir daha bana mektup yollama Zehra" sözleri ile bitiyordu... O yıllarda resmi nikah kayılmadığı için evliliğin hukuki bir hükmü bulunmuyordu...
Ortalık bir süre sonra durulduktan sonra Dedem, lisanınca Zehra ablaya gerçeği anlattı. Önceleri çok üzülen Zehra abla zamanla durumu mecburen kabullendi... Artık tek yaşam kaynağı küçük oğlu Aliydi.
Günler günleri kovalaya durdun köye yeni bir öğretmen geldiği haberi verildi dedeme. Dedem de bu yeni öğretmenle tanıştı ve zamanla bizim eve de davet ettiği oluyordu.
Öğretmenin dedemlere geldiği bir gün kapıyı hızla açan Zehra abla onu görmemiş olacak ki neneme seslendi bir kaç kez... Sonra genç öğretmen, birazdan gelecek dediğinde genç kadın biraz çekinerek sağa sola baktı ve tek söz demeden kapıyı açtı ve dışarı çıktı. Bu dedemin bir oyunu muydu bilmem ama Zehra abla ile genç öğretmen o gün ilk kez bir birbirlerini görmüşler ve kaderlerini değiştirecek bu zamanı belki de hiç unutmayacaklardı...
Genç öğretmen dedeme bir gün bu genç kadını kim olduğunu sordu. Dedem de onu hikayesini dinleyince çok etkilendi... Bir yıl ldu olmadı dedemin aracılığı ile Zehra abla ile genç öğretmen mutlu bir evlilik yaptılar. Köyde bir kısım
kişiler önceleri yadırgadılarsa da zamanla bunu kabullendiler. En çok ta dedem mutlu oldu. Bir insanın hayatına dokunabilmek büyük bir mutluluk olsa gerek... Şükrü öğretmenin şiiri;
Bir sevda türküsü,
Dolandı dilime,
Adın Zehra,
Kaderime yazılı.
Kalbim kafeste
İlk görüşte
Sevda kuşu
Uçtu yüreğine
Dağların dağlarım
Uçsuz bucaksız.
Dolunay ışığı
Bir gece vakti
Ağlayan gözlerin
Nasıl sığar
Tek heceye.
Gülsün yüzün
Böylesi daha güzel
Hikayemdesin artık
Gülen gözlerinle.
Bir ömür mutlu
Bir ömür huzurlu
Kalbimde adınla
Veririm son nefesimi
...
Çalsın davullar,
Söylenensin türküler
Halay başında...
Bir şenlik olsun,
Bir masal gibi
Sürsün o vakit
Kırk gün kırk gece
Küsler barışsın
Sevenler kavuşsun...
Eğlenceye dursun
Gelen konuklar
Yenilsin içilsin,
İlk gün gibi
Kırkıncı gün de de
Hep birlikte bir dua
Okunsun yürekten
Bir ömür mutluluk için
Bir yastıkta kocamak
Yâre bir ömür
Kol kanat olmak için
Önce Allaha emanet
Sonra birbirinize...
Şükrü öğretmenin şiiri burada bitiyordu.
...