Gecenin bir yarısı gündüze sarılmak için koşar adımlarla ilerliyor. Ben tüm sesleri sessize alırken ruhumun sesini sonuna kadar açıyorum. İşitebilme kudretini diliyorum Rabbimden onlarca haykırış, ağırlık, gözyaşları sicim sicim döküleceği noktada tıkanıp kalıyor öylece. Kirpiklere takılı kalan bir damla gibi. Halbuki düşse ve değse yanağıma bütün sır çözülecek bütün yüklerim hafifleyecek ruhuma cennetten bir haber düşecek gibi.
Oysa çok şey değil bu istediğim fakat ne kadar da katılaşmış bir kalbe sahipleşmişiz ki bir damlanın gözden düşüşü bile artık mucize.
Bu sadece benim için geçerli mi sanmıyorum kim bilir ve biliyorum kaç ruh muzdarip bu halden. Umudum o ki pekçok kişi farkında değil; farkında olanlar yardım dilemekte Allah'tan.
Bir de bu halimizle biz bu asrın insanları kalkıp aşktan meşkeylemekten bahsediyoruz ve her an'a bir cümle diziyoruz.
Söylesene garibim,
Aşk bu kadar konuşur mu!
Aşık bunca kelimeyi bulur mu!
Aşkı kalem kağıt yazacak güç bulur mu!
Aşık ne anlasın kalemden kelamdan
Aşık iyi bilir susmayı.
Su'sar ve
Dilsiz olur dili kalbinde yol bulur.
Susarak sunar aşık bütün kelamını.
Kalbinin avucunda koca bir hiçle
Göçer sonsuzluk meclisine.
Talan eder yağmalar dünyanın sahte ihtişamını
Ne bilsin eller,
Ne söylesin diller
Bilmiyorsan aşkı.
Pınar Önalan.
(Andan içeri)