Bizim köyde belki de tüm ülkeyi dolaşan ve zamanın mesleklerine tümüne şahit olan bir kişi vardı. Şefik Hayrullah amcaydı. O gezip gördüğü yerleri büyük bir keyifle anlatır ve hep şöyle derdi köy kahvesinin bahçesinde. "Gün gelecek biraz sonra size anlatacağım meslekler yavaş yavaş yok olacak ya da bir hayli azalacak" derdi . Onun an yakın arkadaşı Mehmet Suphi Sedenoğluydu.
Yiyeceklerin eski tadı kalmadı: Külekçilik
Külekçi tahta kovalar kullanılıyordu. Bu külekler bal, pekmez, yoğurt gibi yiyecekleri uzun süre korumakla kalmıyor, yiyeceklerin lezzetine de lezzet katıyordu. Ancak gelin görün ki, külek kapların kullanımı zamanla azaldı; bu kapları üreten külekçiler de yok olmaya yüz tuttu. Şimdilerde ülkemizde sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar insan bu mesleği devam ettirmeye çalışıyor ancak onlar da mesleklerini aktarabilecekleri çırakları bulmakta zorlanıyor. Hatta son külek ustası olarak bilinen ve Kahramanmaraş’ta yaşayan Mehmet Usta’nın ölümü, bu mesleğin de sonu olabilir.
Dükkânı sırtında: Bileyicilik
Kasabın önüne küçük biley tezgâhını çekmiş, kıvılcımlar saça saça bıçakları keskinleştiren bileyicileri görmeyeli yıllar oldu. Kaplumbağa misali ekmek teknesini sırtında taşıyan bileyiciler, tezgâh açtıkları mahallenin bütün körelmiş bıçaklarını yeniden keskin hale getirdikten sonra, kör bıçakları nedeniyle domatesi doğrayayım derken mundar edenlerin derdine derman olmak üzere başka mahallelere yollanırlardı.
Şimdilerde kalan az sayıda biley ustası yaşam savaşı veriyor dersek abartmış olmayız. Kimi sırtında tezgâhı ile kimi de küçücük dükkânında mesleği devam ettirmek için uğraşıyor ama devir kullan at devri; iş eskisi kadar rağbet görmüyor.
Organik sütün adresi: Sütçülük
“Süütçüü” bağrışı duyulduğunda evde bir telaş olur, elde kap kacak sokağa koşulurdu. Taze ve organik süt içmek o zamanlar lüks değil, oldukça sıradandı. Şimdilerde ise organik süt bulmak ayrı bir meşgale.Sütçüler daha eskilerde bakır, sonraları ise alüminyum güğümlere doldurdukları sütleri dağıta dağıta giderken kimi zaman yanlarında eşek de olurdu.
Sandığa konan meslek: Yorgancılık
Az da olsa yorgan diktirme geleneği devam ediyor, yorgancılık da ölmüyor belki ama deyim yerindeyse sürünüyor. Her mahallede olan yorgancıyı, şimdilerde sadece belli mahallelerde bulmak mümkün. Yorgancı, kızılcık sopasıyla dövdüğü pamuğu astarladıktan sonra pamuğu sabitleme dikişi atar.
Bu işlem tamamlanınca sıra yorgancının marifetlerini gösterdiği yüz dikme işlemine gelir. Her yiğidin ayran içişi farklıdır misali her yorgancının da yorgan dikimi kendine hastır. Bitirdiği yorganı duvarına asan yorgancı, hem sipariş verene yorganın hazır olduğu mesajını verir hem de eserini sergiler.
Iğneden çaydanlığa ne ararsan bulunur: Çerçilik
Ulaşımın zor, alışveriş yapmanın da kolay olmadığı zamanlardan kalma bir meslek çerçilik. Çoğu zaman katırın sırtına yüklenen toplu iğne, çaydanlık, ibrik gibi eşyalar satılmak üzere köy ve kasabalara götürülürdü. Bir iğne ya da tepsi almak için kasabaya inmeyen, inemeyen köylülerin ayağına bunları götüren çerçilere, Anadolu’nun bazı bölgelerinde hâlâ rastlamak mümkün.
Tam anlamıyla el emeği göz nuru: Yemenicilik
Yemeni, ilk defa Yemen’de Yemen-i Ekber isminde biri tarafından yapılan ve sonra ismiyle anılan bir ayakkabı çeşidi. Osmanlı döneminde Yemen üzerinden Güneydoğu Anadolu’ya ulaşan yemeniler, zamanla yörenin geleneksel kıyafetlerinden biri haline gelmiş.
Yemeni ustaları da zamanla artmış. Ancak günümüzde yemeni ustası bulmak oldukça güç. Ayakkabı üretiminin artması ve ucuzlaması, yemenilere olan ilgiyi azaltmış. Bu nedenle günümüzde, Gaziantep ve Kilis’te yemeni dikmeye devam eden iki usta kaldığı biliniyor.
Şık ama eskisi kadar moda değil:
Şapkacılık
Beyoğlu Hazzopulo Pasajı’nda zamana direnen Madam Katia, annesinden öğrendiği şapkacılığı zor da olsa devam ettirmeye çalışıyor. Sadece o mu? Balıkesir’in Şapkacı Sücai‘si ve daha nicesi şapkacılık mesleği ölmesin, diğer kuşaklara da aktarılsın diye uğraşıyor. Ancak şapka takmak eskisi kadar “moda” değil. Klişe deyimle, “Beyoğlu’na şapkasız çıkılmayan günler” geride kaldı.
Rengârenk dünyaya açılan bir Macunculuk
Macuncular bir dönemin en popüler kişileriydi çocuklar için. Macuncunun önünden geçerken tüm çocukların ağzının suyu akardı. Güllü, naneli, limonlu macunları alan çocuğun keyfine diyecek olmazdı.
Macun satanların çoğu macunu yapan kişiler olur, macunun lezzeti bu kişilerin hünerine göre değişirdi. Ancak çocukların macuna gösterdiği rağbetin azalmasıyla neredeyse ortadan kaybolan macuncular artık sadece Ramazan eğlencelerinde ve bayramlarda görünür oldu.
Yaşlanınca kıymetini anlarsın: Bastonculuk
Zonguldak’ın Devrek ilçesinde popülerliğini koruyor bastonculuk. Çarşı içinde, baston yapıp satan yaklaşık 15 dükkân var. Ancak bu dükkânların kapanması demek, bastonculuğun da bitişi demek bir nevi. Her ustanın yeteneklerini konuşturduğu bastonculuk da kaybolmaya yüz tutmuş meslekler arasında üst sıralarda.
Eğer yolunuz bir gün Zonguldak’a düşerse, baston dükkânlarını gezmeyi ihmal etmeyin. Umarız siz gidene kadar bu güzel dükkânlar ve onların yüzyılların mirasını yaşatan zanaatkârları yerinde duruyor olur.
Tak sepeti koluna…: Sepetçilik
Eşya taşımada kullanılan sepetler genellikle sorgun ağacı, saz, kamış, kestane ağacı gibi bitkilerin dallarından yarılarak elde edilen şeritlerle örülür. Ama tabii ki bu sepetlerin taşıdığı tek şey eşya olmaz; evin yolunu doğrultamayacak derecede sarhoş olanlar, bu sepetlerin abisi küfelerde taşınır. Küfecilik malum günümüzde yok, sepetçilik de desteklerle ayakta duruyor.
Bilgisayardan önce bilgisayardan sonra: Arzuhalcilik
“Bir maruzatım var bu akşam sana
Al kalemi ele yaz arzuhalci
Ne varsa içimde dökerim valla
Hiçbir şey gizlemem söz arzuhalci”
demiş şair. Bilgisayarlar henüz hayatımızın her alanını kaplamadan önce resmi makamlara yazılacak bir dilekçe var ise gidilir, daktilosu başında oturan arzuhalciye yazdırılırdı. Ama günümüzde daktilonun yerini bilgisayar aldı, arzuhalcilerin işleri de yok denecek kadar azaldı.
Toprağa sanatsal dokunuş: Çömlekçilik
Plastiğin yediği mesleklerden biri daha, çömlekçilik. Eskiden her türlü yiyecek ve içeceği saklamak için kullanılan ve her evde bulunan çömlekler, buzdolabının ve plastik kapların çoğalıp ucuzlaşmasıyla daha az kullanılır olmuş.
Çoğu çömlek ustası, hayatta kalmak için zamanla hediyelik eşya yapımına dönmüş. Ancak bu da geçmişi binlerce yıllık mesleği hayatta tutmada pek başarılı olamıyor. Ustalar hem mekân hem de kil bulmakta zorlanıyor, çoğu zaman maliyetleri bile çıkaramıyor.
Zaman üzerine ince bir çalışma: Saat Tamirciliği
Saatin ilk defa seri olarak üretilmesi yaklaşık iki yüzyıl önce ABD’de oldu. Seri üretim ile birlikte yaygınlaşan saat kullanımı günümüzde yerini cep telefonuna bıraktı. Şimdilerde saat takmak bir zevk işi. Saati öğrenmek için illa saat kullanmak gerekmiyor. Bu nedenle de eskilerde çok revaçta olan saat tamirciliği işi, tarihe ha karıştı ha karışacak.
Sözlerini burada tamamlayan Şefik Hayrullah dayı tüm kahveyi keyiflendirmisti.
...