Alemşah köyünde vaktiyle meczup bir derviş vardı. Köydekilerin söylediklerine göre bu zat, zamanında buradan geçerken bir soluklanma sırasında yöre sakinlerinden birinin kızına gönlünü kaptırmıştı. Kızın bundan haberi yoktu lakin babası olacak Şemsi dayı bunu her nasılsa duymuş ve meczubu, adam tutup bir güzel dövdürmüştü... Feci şekilde dövülen ve yüzü gözü kan içinde kalan bu zavallının, yine de bu kızdan vazgeçmeye niyeti. Güzeller güzeli kızını bu ne idüğü belirsiz bu adama vermeye niyeti yoktu Şemsi dayının... O gün bugündür konuşmaz olmuştu bu kişi... Ne vakit buradan geçti ve ne vakit sohbetlerindeki sözleri köylülerin dillerine pelesenk olmuştu bilinmez.
1916 yılında bu zat Rus işgalinde Kars Artvin Yusufeli hattında can siper hane mücadele etmiş ama ne yazık ki ağır yaralı olarak uzun süre bilinci kapalı bir şekilde sahra hastanesi deki çadırda yatmıştı. Hastanede gözlerini açtığında aylar sonra onu ilk kez görmüştü bu meczup... Köyde sevdiği kızı...Kızın adının Şehriyar olduğunu da ilk kez orada öğrendi. Kız kimi zaman telaşlı kimi zaman ise üzgün bir ruh haliyle yaralı askerlerle ilgileniyordu... Şehriyar bazı günler sesi hiç te yabancı olmayan yaşlı bir adamın yarasını da pansuman yapıyordu... Meczup bu sesi çok iyi tanıdığını şimdi anlamıştı ...Bu ses, vaktiyle kendisini dövdüren sevdiği babasının sesiydi. Meczup un asıl adı Mübarizdi ama bu adı o kadar uzun süre kullanmamıştı ki bazen kendi bile adının ne olduğunu bilmiyor gibiydi. Mübariz' in bazen sancıları artıyor ve yaralı yüzünden süzülen ter, acısına bir acı daha yaşatıyordu... Bir kaç gün sonra kendine geldiğinde, Şehriyar' in ay parçası gibi yüzünü ilk kez bu kadar net gördüğü için Yüce Allaha içinden dua edecekti... Şehriyar onu tanımamıştı lakin şimdi gönlünde yeri su bir kac günlük sohbetten midir nedir bilinmez bir başka olmuştu... Şehriyar in da gönlü de Mübariz için atıyordu...
Babası ise Rus ağır topçu ateşinde bir bacağını kaybetmiş ve sahra çadırındaki hastanede iyileşmeyi bekliyordu... Osmanlı'nın durumunu, savaşın ne zaman biteceği, ailesinin akıbeti ile ilgili tek bir fikri yoktu...
Bu arada 1917 yılının sonlarına doğru Rus İhtilali haberi cepheye tez ulaşmıştı. Ruslar Btest-Ltovsk Antlaşması ile 1918 de savaştan çekildi. Ardından Birinci Dünya Savaşı öncesi sınırlarına geri dönüldü.
Bu haber tüm ülke gibi köyümüzde de duyulmuş ve bir nebze olsun mutluluk yaratmıştı... Birer ikişer gaziler yurduna köyüne kavuşmanın tarifsiz mutluluğunu yaşıyorlardı... Neredeyse hiçbiri askere gittiği gibi değildi... Kimi şehit olmuş kimi bir uzvunu vatana emanet ederek gazilik şerefine erişmişti...
Mübariz de bizim köye gelmişti ve Sehriyari son bir kez görecek ve bu yurdu terk edip uzaklara gidecekti...
Şemsi dayı, Mübariz'in kahramanlığını çok işitmiş ve büyük bir merak içinde onu görmeyi istiyordu... Köyün kahvesine bastonuna sıkı sıkı tutarak ağır akaksak gelen Şemsi dayı, Birinci Dünya Savaşından önce vaktiyle feci şekilde dövdürdüğü Mübariz'i görmek için son bir adım attı kahvedekileri geçmek üzere iken yere düşüp yuvarlandı ve Mübariz 'i işte tam da o anda gördü. Hafiften kırlaşmış sacları alnana düşüyor ve esen rüzgarla sağa sola sallanıyordu... Kahvedekiler hemen Şemsi dayıyı düştüğü yerden kaldırmış ve bir sandalyeye oturtmuşlardı...
Mübariz yıllar sonra ilk kez o gün konuştu... Sevdiği kızın babası karşısında derin bir nefes aldı ve şöyle dedi:
"Vatan için her şeyden geçtim ben. Sevdiğimden bile. Bir tek o sağ olsun başka bir şey istemem. Acımasız düşmana karşı günlerce gecelerce mücadele ettik. Allah izin etti ve düşmanı def eyledik yurdumuzdan.
Vaktiyle bir sevdiğim bir kız vardı buralarda... Babası beni dövdürmüştü. Bu savaştan sonra onu son bir kez olsun göresim geldi. Şimdi nerededir evlenmiş midir bilmiyorum... " İşte tam o anda Şemsi dayı söze karıştı...
Evladım dedi. Beni tanıdın mı? Seni dövdüren o kalpsiz adamım ben? Kızım önceleri senin onu sevdiğini bilmiyordu ama savaşta sahra çadırında biçare şekilde öylece yatarken kızıma her şeyi anlattım... O gün bugün vicdan azabı içindeyim... Belki de
o yaralı halimle bir daha iyileşemeyeceğimi biliyordum. Allah izni ile iyileştim çok şükür. Bu vatan için bir değil bin bacağım olsa yine gözümü kırpmadan feda ederim...
Kızım senin yolun gözler nicedir. Gel bu köy senin de köyün olsun. Sen de benim damadım...
Mübariz bir süre düşündü ve ana babam moskof gavurunun köyümüze saldırısında şehit oldular. Ölmeden önce sizin köyünüze gitmemi ve şemsi dayıyı bulma mi istediler. Ben de şu çeşme başında bir soluklanıp dedikleri kişiyi arayacaktım ki birden çeşmenin öte tarafından Şehriyar'ı gelmiş olduğunu görmüş bulundum. Cebimde babamın Şemsi dayıya vermek için yolladığı mektubu unuttum birden bire...
Kahvedekilerin şaşkın bakışları arasında göğsünden kanlanmış bir mektup çıkardı ve Şemsi dayıya uzattı üzerinde Mehmet Ali yazıyordu ve parantez içinde de 1293 yazıyordu... Şimdi Şemsi dayı yıllar önce genç bir delikanlı iken Mübariz babası ile uzun zaman Ruslara karşı direnmişti... Her şeyi çok iyi anlamıştı simdi... Mübariz in dam-ı diğer Meczup un yıllar boyunca bu köye niye geldiğini...
Mübariz tam evlenmek üzere iken günlerden bir gün atından düşüp hakka yürüdü... Bu acıya dayanamayan Şehriyar da onun hemen ardından vefat etti.
Köyde ve civar köylerde bu olanlar uzun süre anlatılır oldu dilden dile....
...