Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
56 Taskopru henüz yapılmamisken Çoruh Nehri üstünde kayı - Sözümoki
08 Ocak 2020, Çarşamba 23:07 · 1588 Okunma

56



Taşköprü henüz yapılmamışken Çoruh Nehri üstünde kayık taşımacılığı yapan kayıkçıların fotoğrafını dedemin saklı defterinin ardında bulmuştum. Aslında dedemin devamlı oturduğu divanına düşürmüştü bu fotoğrafı  herhalde...  Fotoğrafın arkasında yıl: 1882 Dmitri İvanoviç Ermakov yazıyordu..  Dedem bir gün bu konuyu açtığımda uzaklara dalan yaşlı gözlerle anlatmaya başladı :
Çoruh'ta Artvin-Batum arasında yolcu ve yük taşıyan ve yaklaşık 200 tekne olduğunu işitmiştim dedemden. O vakitler Taşköprü henüz yapılmamıştı...  Çok zor bir işti bu. Katır sırtında dağları tepeleri aşıp nehir kıyısına getirilirdi  yükleri.  İşin belki de en zor kısmı buradan başlardı hep...  Nehrin yüksek debisi zorlukları da birlikte getiriyordu kimi zaman.
19. yüzyılın sonlarında Çoruh vadisinde çalışan ve bu konuda kayıtlar tutan Gürcü  Ivane Caiani,  her bir kayığın, her biri 1 Manat olmak üzere 100 yolcu taşıyabileceğini belirtmektedir.
19. ve 20. yüzyıllardaki bu tekneler; üzüm, zeytin ve vişne gibi taze meyvelerin yanı sıra, seramikler, kütükler ve ceviz kütükleri ve mobilya gibi her tür yük ve eşyayı taşıyabilir. Her tekneye maksimum 80 sepet yüklenebilir. Teknelerin çekildiği iskeleler veya tersaneler ve oradaki yaşam hakkında detaylı bilgi olmasa da, dönemin resmi yazışmalarından, 1864 yılında Kadızade Mehmet Efendi'nin yerel saygınlardan bir han inşa ettiğini işitmiştik. Babamın dedesi Erkinisli Eşref Ağa (Yüksel) Erkinis ve bölgesinden topladığı zeytin ve zeytinyağı ile yine çevre köylerden aldığı yöresel ürünleri belli bir bölgeye kadar at ve katır sırtında daha sonra ise bu kayıklarla Batum’a götürerek ticaret yaparmış Çoruh Nehri üzerinde. Ayrıca Çoruh'un kıyısında Katip Hanları adında başka hanlar olduğu da çokça anlatılır.
Çoruh Kayıkçılığı (Kara Kayıklar)
Çoruh ırmağı üzerinde kayık taşımacılığının ilk ne zaman başladığı hususunda somut
veriler olmamakla birlikte, XVII. yüzyılın ortalarında İstanbul’dan deniz yoluyla Karadeniz e ve oradan da Batum yakınlarındaki tarihi Gonio Kalesi’ne (Günye Kalesi)
ulaşan ünlü seyyahımız Evliya Çelebi, Çoruh ırmağından bahseder ve “Nice Laz kayıkları bu
nehirden başyukarı doğu tarafına ve Mekrilistan hududuna tuz, demir, diğer aletler ve silah götürerek, Mekrilistan ve Gürcistan’ın şimşir, bal ve süzme bal, kadın ve erkek esirleriyle değişip ticaret yaparlar ”demektedir. Yine, E. Çelebi buna ilaveten “Menkisile gemileri: Bu gemiler Çoruh nehri kenarında yetişen kaba kavak ağaçlarından üç parça olarak yapılır. Bir tahtası, tekne gibi altınadır. Birer tahta da yanlarındadır. Fakat çok büyük tahtalardır. Gemilerin kenarları, iki adam kalınlığında kamış ve hasır sazlardan örülmüştür. …Kıçı, başı belli olmayan bir çeşit kayıklardır. Bu denizlerde isimlerine ‘Menkisile’ derler. Yüz adam alırlar” gibi bilgilere ilaveten, “…Gümrü adlı yerden Çoruh nehrine girip, bir gün doğuya giderek Mekrilistan sınırına vardık.” Beylerinin köyünde bir gece misafir olduklarını ve ertesi gün tekrar Günye Kalesi’ne döndüklerini anlatmaktadır.
E. Çelebi’nin bu bilgilendirmesinden XIX. yüzyıla kadar Çoruh’ta yapılan kayık
taşımacılığı hakkında hemen hemen hiçbir bilgiye rastlanmamaktadır. 1869-1877 yıllarına ait Trabzon Vilayeti Salnamelerinde Lazistan Sancağı tanıtılırken, “Livana (Artvin) kasabası
pişgahından cereyan eden Sarısu tabir olunur Çoruh nehrinin asıl membaı Bayburt havalisinde olup Oltu ve Mamurva ve Şavşat taraflarından Livana’ya gelinceye kadar birkaç ufak sular karışıp kesb-i cesamet eder ve Livana’ dan Batum’a değin cereyan edip Batum civarında denize munassab olur ve bu nehir vasıtasıyla Batum’dan Livana ve Livana’dan Batum’a bir ve bir buçukta günde kayıklar gidüp gelerek zehair ve eşya-i ticariye nakl edilir ve mevsim-i baharda nehr-i mezkûrun tuğyandan dolayı Livana’dan Batum’a dört saat zarfında kayıkla vasılı mümkündür” şeklinde birbirini tekrarlayan bilgiler bulunmaktadır.
Bilindiği gibi, XVI. yüzyılın ortalarında Osmanlı egemenliğine geçmiş olan Gürcistan,
Osmanlı-Rus savaşı sonrasında imzalanan Ayastefanos Anlaşması gereği, Artvin ve çevresi Ağustos 1878 itibariyle Çarlık dönemi Rus idaresine terk edilmiştir. Bu yeni dönemin başlarında Artvin’e gelen Fransız coğrafyacısı J. Mourier’in 1887 yılına ait
‘Batoum et le bassin du Tchorok’ adlı Paris’de yayımlanan kitabında, Çoruh ırmağı üzerinde 200 kadar kayığın işlediğini ve kendisinin de bu kayıklarla yolculuk yaptığını ogrenmekteyiz. dedi.
Şöyle devam etti dedem :
Yine, Rus yönetimi zamanında orduda görevli subay olarak bölgeye gelen ve Borçka’da
ikamet edip Çoruh vadisindeki gezileriyle elde ettiği bilgileri Tiflis’de yayımlanan Droeba ve
İveria gazetelerinde yayınlanan, Gürcü asıllı İvane Caiani’nin 1881-1896 yıllarına ait
mektuplarında, Çoruh ırmağı ve kayıklarına ilişkin çeşitli bilgilere rastlanmaktadır. Bu
mektuplardan edindiğimiz bilgilere göre; Borçkalılar ve Çoruh kıyısındaki Artvin köylerinde yaşayan halkın başlıca geçim kaynağının kayıkçılık olduğunu, çok zor bir işi başardıklarını, bu yüzden de kayıkçılık yapmayan diğer köylülerden daha zenginleştiklerini öğrenmekteyiz. Yine, Artvin-Batum arasındaki yolun 90 km olduğu ve yüklü bir kayığın 5 kişi ile iple çekilerek yürütülmesinin zorluğuna vurgu yapılırken, sıklıkla kayık kazalarının yaşandığını, kayık sahiplerinin vurdumduymaz olduklarını, mal ve insan bulunca çok para kazanmak için 100 kişi de olsa hepsini bir kayığa bindirdiklerini, Artvin-Kapandidi arasında yolcu başına 1 Manat ücret aldıklarını, toplu kiralandığında bir sefer için 50 Manat, bir kayığın fiyatının ise 100-200
Manat arasında değiştiğini, iki de bir yenisi alınmadığı için kopan çekme ipinin de 1,5 Manat olduğunu anlamaktayız. Borçka Mektupları adı altında 2002 yılında Türkçeye çevrilen İ. Caniani’nin kitabında, 1911 yılında çekilmiş olan Çoruh nehri ve kayıklarına ait bir fotoğraf da bulunmaktadır.
16 Mart 1921’de imzalanan Moskova Anlaşması ile Ruslara daha önce verilmiş olan üç sancaktan Batum tekrar Rus yönetiminde kalmak üzere Artvin, Kars ve Ardahan anavatana dahil olmuş ve bugünkü Türkiye-Gürcistan devlet sınırı oluşmuştur. Batum’un kaybedilmiş olası en fazla Artvin’i etkilemiştir. Çünkü Karadeniz’in önemli bir liman kenti olan Batum, Artvin için hem kültürel hem de ticari merkez durumundaydı. Böylece, Osmanlı döneminde var olduğu bilinen Batum-Artvin bağlantılı kayık taşımacılığı sona ermek zorunda kaldığı gibi karayolu bağlantısı da kesilmiştir.
Cumhuriyet döneminin başlarında 3 yıl eğitim memuru ve müfettişi olarak Artvin’de
görev yapmış olan Muvahhit Zeki’nin inceleme ve gözlemlerine dayalı hazırladığı ‘Artvin İli Hakkında Malumat-i Umumiye’ adlı kitap, 1927 yılında Osmanlıca olarak İstanbul’da
basılmıştır. Bu kitapta ildeki taşıtlar tanıtılırken, kayık taşımacılığı hakkında da şu bilgileri
verir: “Zeytinlik ve Oruçlu’dan başlayarak Borçka ve Batum’a kadar Çoruh Nehrinden
taşımacılıkta yaralanılmakta; bu da altı düz, buraya özgü, özel olarak yapılan kayıklarla vencak suyun akıntı yönünde gerçekleştirilebilmektedir”. Ayrıca bu kitapta, Çoruh ırmağında çalışmakta olan kayıklara ilişkin fotoğraf da bulunmaktadır.
Artvin’deki kayıklara ilişkin fotoğraflardan biri de, Dâhiliye Vekâleti Umum
Müdürlüğü adına çalışan Avusturyalı fotoğraf sanatçısı Othmar Pferschy tarafından
muhtemelen 1935 yılında çekilmiş ve 1936 yılında yayımlanan ‘Fotoğraflarla Türkiye’
albümünde yer almıştır. Tam olarak anlaşılamasa da bu fotoğrafın, Borçka’ya
bağlı ara duraklardan bir yere ait olduğu söylenebilir. Bu fotoğrafta, Çoruh ırmağının her iki kıyısında 3 adet kayık görüntülenmiştir. Kıyılardan birinde biri durur vaziyette, diğeri
yelkenini açmış ve üç kişiden oluşan mürettebatıyla; diğer kıyıdaki ise tek bir kayık
bulunmakta olup, daha yakın planda çekilmiştir. Burada, biri ayakta diğeri ise oturur vaziyette iki mürettebatı bulunmaktadır. Bunlardan ayakta duran kişinin, Artvin merkez ilçeye bağlı Zeytinlik köyünden Yusuf Reis (Yusuf Sönmez) olduğu bilinmektedir. dedi.
Ve devam etti :

Çoruh kayıklarına ilişkin bilgi edinebildiğimiz kişilerden biri, gazeteci-yazar İsmail Habip Sevük (1892-1954) olup, 1937 yılında Artvin’e gelen ve izlenimlerini Cumhuriyet gazetesinde ‘Güzelim Çoruh’ başlığı altında anlatan yazar, özellikle kayıkların geri dönüşleri hakkında şöyle der: ”Kayıkların bir de suyun dikine getirilişleri var. Dört adam yarı bellerine kadar suya girip kayığın önünde, uzun bir ipe sıra halinde sarılmışlar. Kıyıda bir adam elindeki uzun sırıkla kayığı mızraklıyor. Kayıkta bir adamda dümeni tutmaktadır. İptekilerin işi kayığı çekmek, sırıktakinin vazifesi kayığı karaya yanaştırmak, dümendekinin rolü de kayığı açığa bırakmamak. Altı kişi boş bir kayığı böyle getiriyorlar. Doluyken gidiş heyecanlı, boşken dönüş emekli ve gidişin bir saati dönüşün bir günüdür” diyerek hayretlerini ifade eder.

Çoruh nehrinde yapılan kayıkçılıkla ilgili bilgi veren kişilerden bir diğeri de, gazeteci- yazar Asım Us’ tur(1884-1967). 1927 yılında Artvin Milletvekili olarak parlamentoya giren ve Çoruh Milletvekilliğini de yapmış olan Us, 1950 yılına kadar parlamentoda kalmıştır. “İstanbul’dan Çoruh’a” adlı kitabında, ‘Çoruh Nehrinde Kayıkla Nakliyat’ başlığı altında önemli tespitlerde bulunmuştur. Şöyle ki, Artvin’den Yusufeli ilçesine bağlı Demirkent köyüne (Erkinis köyü) kadar kayıkla dört günde gidilip, üç günde inişin yapıldığını söyler. 1945 senesinde, Artvin’den dönerken otomobil yerine Borçka’ya kadar, Çoruh nehri üzerinde nakliyat yapan kayıklardan biri ile yolculuk yaptığını dile getirir. Bu kayıkların Artvin’den sabahleyin hareket ettiklerini ve Borçka’ya iki buçuk saatte indiklerini, bir kayığın iki, iki buçuk ton yük aldıklarını, bir tonunu 30 liraya naklettiklerini, ayrıca yolcu da aldıklarını ve bir yolcunun 2,5 lira ücret ödediğini, bu fiyatın otomobil ve kamyona nispetle ucuz olduğunu, kayık bir kilosunu 3 kuruşa naklederse, kamyonun 4 kuruşa götürdüğünü anlatmaktadır. Yine, Çoruh nehri ile yolculuğun eğlenceli ve rahat olduğunu, ara sıra heyecanlı dakikaların yaşandığını, 10 m uzunluğunda ve altları düz olan bu kayıkların, başında sırık elinde dümeni idare eden baş kaptan ile arkada duran ikinci kaptanın da elinde sırık olduğunu ve bu sırıklarla, kayığın kayalara çarpmadan yürütülmesini sağladıklarını, Artvin’den sabahleyin yola çıkılmaz da öğleden sonra çıkılırsa, Borçka tarafından esen rüzgârın kayıkların yolunu kestiğini ancak Borçka’dan Artvin’e dönüş yapan kayıkların bu rüzgârla yelkenlerini şişirerek kolay dönmelerine yardımcı olduğunu yer verir. Bu rüzgârın önemini anlayabilmemiz için bir yaşanmış olayı nakleder: “Artvin merkez Çayağzı mahallesinden kaptan Emin Yüzbaşı, Borçka’dan kayığına 2100 kilo yük almış ve rüzgarın kuvvetinden istifade ederek yelken ile hiç nehirden dışarıya çıkmamaksızın ve sahilden kayığı ip ile yukarıya doğru çekmeye lüzum görmemeksizin bu yükü Artvin’e götürmüştür”. Aksi durumlarda, dört adam tarafından ip yardımı ile sahilden çekerek kayığın ters istikamette getirildiğini de haber verilir. dedi.
...

Çoruh Nehri'nin yatağı, 1970li yıllara kadar çok temizdi. 1940lı yıllardaki elle yapılan Artvin-Erzurum şosesi ve 1952 yılında yapılan Yusufeli şosesi akarsu yatağına zarar vermemişti. Akarsuya kapılan insan cesedi, hayvan leşi veya bir ağaç gövdesi kilometrelerce yani Borçka Maradit'teki sınıra kadar rahatça gidebilirdi. Çoruh'un bazı yerleri balık yatağıydı. Yazın saatlerce keyifle yüzdüğümüz uzun temiz kumdan plajlarımız vardı. Ne zamanki yol genişletme çalışmaları başladı Çoruh'un tadı kaçtı. Yol çalışması sırasında sökülen büyük kaya parçaları akarsu yatağına döküldü. Akarsuya düşen canlılar değil, arabalar bile bu molozların altında kayboldu. Kaza sonucu Çoruh'a düşen yakınlarını arayan insanların dramı bugün bile tazeliğini korumaktadır.
...










...

Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
Bir hatipte mutlaka olması gereken özellik sence nedir?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.