Kuş olup uçasım
Dev olup kucaklayasım geliyor herbir yuregi...
Omzu düşen babanın omzuna dayanmak, Gözünün yaşını avuçlarında toplayan annenin Dizlerinde uyumak, Elini kalbinin üzerine vura vura ağıt yakanların ellerine sarılmak, Süt kokulu yavrulari göğsümde uyutmak, Çocukların, aileleri ile kurduğu bin hayalin birini bile yaşayamayacaklarını anladıkları an O hayallere onlarla beraber sımsıkı sarılmayı istiyorum... Ateş sadece düştüğü yeri yakmadı, biliyorum...
Göğsümüz de bir alev topu, Kursağımız da kalan lokma, Boğazımız da dizilen düğüm, Aklımız da buram buram öfke, Gözümüzden akan usul usul yaş, Ve dahasi ve nicesi olarak, saplandı kaldı benliğimize... İmtihanımız ağır, Acımız tarifsiz, Yasımız uzun...
SESİMİ DUYORMUSUN?
Bak ben o acıklı müziklerle paylaştığın baba;
Hani kızının buz gibi elini hic bırakmadan tutan...
Bak bende o kadın...
Hani bilmem kaçıncı saatte enkazdan çıkarılırken kameraları gözüne soktuğun...
Ben de burdayım...
Koca bir şehrim, bir çatım, bir hayatım vardı hani...
Giyecek montum, yiyecek ekmeğim...
Battaniyeye sarılmış oturuyorum simdi gecenin ayazında karanlığın en
dibinde verilecek bir sıcak çorbayı beklerken telefonun flaşını yüzüne patlattığın hani...
Ben o gencim!
Kendimin ve arkadaşlarımın beni görmesini istemediğim halimle instagraminda videolarla paylaştığın...
Bakın ben evladını kaybetmiş anneyim...
Sesi mi duyuyor musunuz ?
O mikrofon niye uzatıldı şimdi bana ?
Benim ben!
gözünde bir kum tanesi değmeden
enkazdan çıkan bebegim daha...
Nereye gidiyorum şimdi? Bu adamlar kimler ?
Ne olacak benim hayatım? Kimlerin elinde kalacağım gayri...
Sesi mi duyuyor musunuz gerçekten?
Acıma merhem olabilecek misiniz sahi?
Olmayacaksınız ne olur, gölge etmeyin bari...
Herkesin sevdiği bir mevsim vardır...
Benim ki ilkbahar ve sonbahar...
Özellikle kışı hiç sevmem...
Çünkü üşürüm, hiç ısınamam.
O sıcak su torbası asla düşmez elimden...
Hani şimdilerde ısınmaya, barınmaya bile utanıyoruz ya...
Ben ne zaman kış gelse ve üşümeyi sevmiyorum,
soğuğu sevmiyorum diye sızlansam,
birden içim ürperir hâyâ ederim sokakta soğukta bir ateş başında ısınmaya çalışan onca candan...
Simdi her gece o yorganın altına girip sıcak su torbasını ayaklarıma alırken daha önce hissettigim duygular hiç birsey değilmiş ki diyor, içimin yandığını kavruldugunu acıdığını daha çok hissediyorum...
Dün gece sıcak su torbasını ayağımın ucu ile itiverdim yataktan.
Büzüştüm büzüştüm titredim, üşüdüm daha çok sarıldım yorgana ve bir haftadır donup kalan gözyaşlarımı saliverdim hıçkıra hıçkıra göz pinarlarimdan...
İçimde büyüyen bir öfke, enkaz altında kurtarılmayı bekleyen onca can... Ana babasını kaybetmiş onca evlat, evladını kaybetmiş sevdiğini kaybetmiş onca insan, onca yarim kalmış hikaye, onca tamamlanamamis cümle...
Ahh inancım, ahh duam iyi ki var...
Acizliğimle, isyanimla, üzüntümle nasıl baş edebilirdim o olmadan...
Yara bere içindeyim sanki...
Öyle bir can yanması,
Öyle bir üşümek...
Medet Yâ Rab...
Yürekleri kavrulan tüm kullarına medet...