73
21 Eylül 1945 tarihinde köy kahvemize Yusufeli Kaymakamı Osman Kemal Kethudaoğlu Bey teşrif ettiler. Köyün tozlu yolları nicedir böyle önemli misafiri görmüş değildi...Kaymakam Bey kahvede köyün ve köylülerin genel durum hakkında bilgi aldı. Kısa bir konuşma yaptı bizlere. Köylüler pür dikkat onu dinliyordu.. "Yusufeli yöresi ile köylerinin tarihi eserler ve onların birçok hikayesi bulunmaktadır. Yöreniz diğer köyler gibi çok zengin bir kültürel geçmişe sahip. Bunun kıymetini bilin. Onlara sahip çıkın ve koruyun..." Camiler, kaleler, köprüler, konaklar ve köşkler...
hanlar konaklar...
Kaymakamın son sözleri dedemin evinin az uzağında olan ve bir zamanlar kilise olarak kullanılan ve harap bir halde yıkılmayı bekleyen ve yöre sakinlerinin taşlarını tek tek alıp evine kullandığı ören yerini akla getirdi. Dedem de üç adet taş almış ve sırtında taşımış ve evin önüne koymuştu. Dikdörtgen biçimli taş uzun yıllar yazları bahçedeki ocağın önünde tabure vazifesi görmüştü. İki tanesi kırılmış ve sonuncusu da zamana yenik düşmek üzereydi...
Kaymakam Beyin dediği tam olarak buydu ama neyse...
Kaymakam Beyin asıl geliş amacı birkaç yıl önce açılmış olan köy enstitüleriyle ilgili bilgi vermekti... Köyünüz müreffeh olacak ve olanakları iyiden iyiye artacak dedi. Köyümüze böyle çocuklar varsa hiç düşünmeden enstitüye yollayın. Özellikle kız babalarına söylüyorum. Sizin sorumluluğumuz daha fazla. Şimdi çocuklar. Ülkenin geleceğine bir ışık gibi parlamalarını istiyorsanız onları okutunuz... Okumak zifiri kararlı delen yegane güçtür... Belki bu süreçte zorlamaksınız ama sonunda buna değdiğini görecek ve çok sevineceksiniz...Kalkınma hamlesi köyden başlayacak ve tüm yurt sathına yayılacaktır.
Köy çocuklarının parlak dimağları herkese ışık olacaktır. Enstitülerde teorik eğitim yanında uygulamalı eğitim de olacak dedi... Öğretmen ve sağlıkçı ihtiyacı böylece karşılanmış olacaktır. Öğretmenlikte mecburi hizmet süresi 20 yıldır ve bu süreyi kendi köyünde geçirecektir... Köyünüzde bilgi artacak teknik beceri yayılacak hastalıklar kontrol altına alınacaktır... Bağcılıktan tutun da arıcılığa kadar pek çok alanda bilgili çocuklar yetişecek ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün de dediği gibi Çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkmak en büyük ülkümüz olacaktır... Unutmayın gün gelecek herkes eğitimin gücü ile yeni teknolojiler oluşturacaklar. Belki de gidemedikleri yerleri bir kutunun içinde görüp oraya gitmiş gibi sevinecekler. Kim bilir belki de cebe sığabilen telefonlar üretecek ve Nobel ödülleri alacaklar...
Kaymakam Bey bir köşede onu dinlemekte olduğumu fark etmiş olacak ki; "Adin ne senin delikanlı dedi.
"Tahir" dedim... Senin de enstitüye gitmemi ve öğretmen olarak hizmet etmeni istiyorum... " Sonra yanında bulunan kâtibine kulağına fısıltıyla bir şeyler söyledi...Kaymakam Bey gitmeye yakın kahvede acı bir kahve içti. Israrlara rağmen yemeğe kalmadı. Zira gidilecek çok köy vardı...
Öğle ezanından çıkan köylüler ve köydeki tüm ahali bu haberle çalkalanıyor ve özellikle kız çocukları olan aileler katı suretle onları enstitüye olamayacaklarını büyük bir öfkeyle komşularına söylüyorlardı. Kız kısmı okumaz. Ev işlerine yardım eder. İnek sagar ekin biçer pekmez kaynatır ekmek pişirir. Çamaşır yıkar. Sonra ise bir kocayla evlendirilir. Yarım düzine çocuk doğurur onlara bakar ve bir de miras verilmezdi...
Saat 15.10 te evin pencerenden uzakları izlerken Zühre'yi düşündüm bir süre... Acaba o ne düşünüyordu bu konuda. Enstitüye yollayacaklar miydi onu. Bu soruyu kafamı onlarca kez sordum. Sustum bir sure sonra bir cevap bulamadım. O an gönlüme ilk kez ayrılık ateşinin alevi vuruverdi. Bu hayatta en son isteyeceğim şey doğrusu Zühre'den ayrılmak olurdu... Bunun düşüncesi bile beni ürpermeye yetti.
Zühre'nin dedesi gençken ipek böceği isinde çalışmıştı ve bu işi çok iyi biliyordu...Bu işi uzun yıllar yapmış simdi de Zühre' ye bırakmayı planladığı köyün çok uzağında iki odası olan beş dönümlük dut bahçesinde düzenlemeler yapıyordu... Dedesinin yanan evinden sonra bu bahçeye bir ara gitmeyi planlamış ama sonra vazgeçmişti. Anlaşılan torununa farkı bir gelecek hayal ediyordu...
...