84
Cilavuz'daki öğretmenlerimiz
Köy Enstitülerinin kurulduğu yerlere birer meçhul öğretmen anıtı dikilmeli ve her kuruluş günlerinde (17 Nisan) saygı duruşunda bulunmalıyız.”
Uğur Mumcu
Sakin ve ümitli bir yazın ardından enstitüye yola çıkıp eğitime başlayacağımız günlerde şiddetli bir yağmur yağmıştı...O gün Çoruh'un deli deli akan suları Taşköprü'yü aşmış ve şose de dahil yakındaki tüm evleri sular altında bırakmış ve sularla sürüklenen nice hayvanın feryat figan çığlığı vadide yankılanmıştı bir süre... Köyümüzün uzun tarihinde çok sel felaketi işitmiştim büyüklerimden ama bu çok başkaydı kanımca... Nenem bazen anlatırdı... Sen cuma gecesi doğdun yavrum, o gün öyle bir sel oldu ki anlatamam. Bir komşumuz olan Zülfinaz kadını sel sürükledi de cenazesini aylar sonra bulabildik...
Bu gördüğüm sel de ondan farksızdı... Nenem belki de bu acı hikayelerle dolu olayı o kadar güzel anlatırdı ki şimdi bu sel için söylediklerim hep eksik kalmaktaydı...
Mahmut, Ziver, Harun ve Mahmut Alemoğlu ve ben selden dört gün sonra biraz da göz yaşları içinde Erzurum'a doğru yola çıktık. Trenle Kars'a vardığımızda ardımızda biriktiğimiz köyümüzün hüzün dolu hikayesi her an yüreğimizin orta yerinde hissediyorduk...
İlk gün Ruslardan kaldığı anlaşılan yurtta arkadaşlarımla birlikte kaldık. Bu binada bir zamanlar Ruslar tarafından esir edilen Türklerin sessiz feryatlarına çok sonraları öğrenecektim... Hayatımda ilk kez ışık veren lambayı kaldığımız yurtta görmüştüm. Benim gibi Ziver ve Mahmut da çok şaşırmış oldukları her hallerinden anlaşılıyordu...
Enstitü günlerinde uyanma zamanımız sabah 06:00 olarak belirlenmişti. Uygulamalı ders çizelgemizin 5 yıla dağılımı ise şöyleydi:
Ders Hafta
Kültür Dersleri 114
Ziraat Dersleri ve Çalışmaları 58
Teknik Dersler ve Çalışmalar 58
Beş Yıllık Sürekli Tatiller 30
Beş yıllık eğitim süresince kültür derslerinin içeriğinin toplam saatleri
Türkçe 730
Matematik 598
Fizik 276
Tarih 232
Yurttaşlık bilgisi 92
Ayrıca Müdür yardımcısı Şemsettin Bey öğrencilere klasik müzik enstrümanları ve geleneksel sazları çalması öğretilmesine öncülük ediyordu. Aşık Veysel, enstitüleri gezip öğrencilere saz çalmasını gösteriyordu. Hasan oğlan Köy Enstitüsü bu konuda en zengin enstrüman envanterine sahipti. Bizim enstitümüzde de müzik enstrümanları bulunuyordu. Köy kökenli öğrencilerden kurulu orkestralar müzik eserlerini seslendiriyordu.
Mandolin, taşınması ve öğreniminin kolaylığı nedeniyle yaygınlıkla kullanılan enstrümanlardan biriydi. Müzik grupları, 17 Nisan şenlikleri, sınıf geceleri veya okulu ziyaret eden bir yönetici için kısa hazırlık provaları yaptıktan sonra konserler vermekteydi.
Son sınıfta okuyan Sermet bir gün bizlere şunları anlatmıştı : Enstitüde gerçekleştirilen bir bitirme töreni programı, enstitülerde yapılan sanatsal faaliyetlerin kapsamı konusunda örnek olarak gösterilebilir. İstiklal marşı ile başlayan programda sırasıyla; konuşma korosu (sağlık kolu mezunları), marş ve türküler (Akın Marşı, Halay Başı Türküsü), oyunlar (Arpazlı, Biço), mandolin konseri (Arılar, Semada Yıldızlar - öğretmen kolu mezunları), marş ve türküler (Vatan Marşı, Ördek isen Göle Gel Türküsü - yüksek kısım mezunları), oyunlar (Bengi, Dağlı), keman konseri (Mozarttan rondolar; Allegro Vivo, Allegretto, Allegrola Turca - güzel sanatlar kolu), koro (Asker Dönüşü, Köy Okulu, İndim Dere Beklerim, Çoban - güzel sanatlar kolu), temsil (Anton Çehov'un Teklif adlı oyunu), konuşma ve diploma töreni, İleri Marşı (topluca), zeybek ve oyunlar (dışarıda topluca) yer almıştı. Programda ayrıca şiirler okunmuş ve müzik dersliğinde piyano ve saz konserleri verilmiştir. Sergilenmiş olan, yönetmenliğini Cüneyt Gökçer'in yaptığı oyunun yanı sıra enstitüde son bir yıl içinde sergilenen diğer tiyatro oyunları Molière'in Zoraki Tabip ve Kibarlık Budalası adlı oyunları, Sofoklesi'n Kral Oedipus'u, Gogol'un Müfettiş ve Shakespeare'in Bir Yaz Gecesi Rüyası adlı oyunudur dedi ve devam etti:
Kız öğrencilere de mezun olduklarında birer adet dikiş makinası hediye ediliyordu diyerek sözlerini tamamladı. Bu son sözleri Zühre'ye duyduğum aşk ateşini yeniden alevlendirdi... Şimdi ne yapıyordu, hali nasıldı kim bilir... Susuz da bile okulumun dışında düşündüğüm iki şey var biri köyüm ve dedemle nenem diğeri ise gönlümün beyaz gülü Zühre'ydi. 30 günlük tatilde Zühre'yi görme duygusu hayatıma ferahlık veren yegane olaydı... Ben enstitünün öğretmenlik kolunda bulunuyordum... Gecelerim Zühre'yi delicesine özlemekle geçmekte... Onun Arifiye'deki günleri çok merak ediyorum... Yurttaki bulunduğum gecelerde Zühre'nin işlemeli mendili acunlarımda bir özlem denizinin teknesi gibi beni uzaklara yol aldırıyordu. Susuz da yıldızlı bir geceye ilk kez bu gece şiir okumaya başladım.
Öğretmenlik için,
Zühre için,
Dedemle
Nenemle birlikte köyüm için,
Aziz Türkiye için...