Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
99 Köy enstituleri, Anadolu köylüsünün üzerine yüzyıllardı - Sözümoki
28 Nisan 2020, Salı 18:51 · 556 Okunma

99



"Köy enstitüleri, Anadolu köylüsünün üzerine yüzyıllardır azar azar serpiştirilen ölü toprağından sıyrılıp  umutlu günlere bakanların tatlı bir hikayesidir. Eğitime,okumaya,  aydınlanmaya, bilgiye, düşünceye,  kavuşma vuslatıdır... "
               Ebubekir Kuri

Okuma yazma bilmezliğin doğurduğu kötülüklerin bu milleti ne duruma soktuğunu görmeyenler, sefaletin derecesini kestiremezler. Buna karşılık en basit anlamda bir ilköğretim kavuşanların, gözleri açılmış körler gibi dünyayı bütün güzellikleriyle görmeye başlamaları, yedeksiz yürüyecek hale gelmeleri azımsanacak bir nimet midir?”
İsmail Hakkı Tonguç

“Köy enstitülerinin yerine açılan İmam Hatip okullarından elli yıldır bir tek yazar, şair çıkmadı. Çünkü bu okullarda eski yöntemlere göre, ezbercilik esasına dayanan öğretim yapılıyor. Köy enstitülerinde ise biz dersleri tartışarak, deney, gezi ve gözlem yaparak öğreniyorduk. Enstitünün yönetimine katılıyorduk. Her hafta sonu toplanıp yönetimi ve birbirimizi eleştiriyorduk."
Fakir Baykurt

Dersler ilk yıla göre biraz daha sönük geçiyor bu yıl... Şehirde okumuş ve köylüleri aşağılamayı marifet sayan kimi öğretmenlerle karşı karşıyayız...  Şehirden geldiği her halinden anlaşılan bu  öğretmenler kimi zaman öğrencilere haksızlık ediyor. Onları dövüyor çokça da onlara  hakaretler yağdırıyordu...Bunu Ziver ve Harun da gözlenmişti... Yârim gecenin sönük şarkıları çalınıyor kulaklarıma. Dışarıda binlerce yıldız bir ümit gibi parıldamakta... Zühre'ye sevdamı, hüznümü, dedemle neneme bitmeyen hasretimi, köyümde bu geceki düşlediğim zamanları...Bu satırları aksam saatlerinde  yatakhaneden yazıyorum. Işığım ise  binlerce yıldız...Elimde geceleri gizli gizli okuduğum Mantikut Tayr adlı kitap var... Korktuğum kelimelere gelmeye henüz var diye düşünüyorum...
Zühre şimdi ne yapıyordur mesela. Köydeki son günlerimizde kandil çiçeklerinden bir demet yapıp bana vermişti... Ömrümün en sevinçli birkaç anından biri oldu bu benim için...Dağlara bakarak gözlerini yumuyor ve tüm tatlılığınla ellerini açıp olduğu yerde dönüp duruyordu... Onun bu mutlu hali capcanlı duruyor gözlerimde... O ana kadar onun gözlerinin güzelliğinden  bahsetmiştim zaman zaman... Şimdi şu manzara karşısında bir kez daha anladım ki onu her haliyle seviyormuşum... Ben de bu mutluluğa ortak olur gibi ellerimi açıp kendi eksenimde dönmeye başladım gözlerim kapalı...Neden sonra ikimiz farklı yerlerde çimenlere uzandık. Bu ana kadar gözlerimizi açmadık. Gözlerimizi açtığımızda binlerce yıldızın parlaklığı ile gün geceye dönmek üzereydi. Gecemiz bir kat daha aydınlandı... Dolunay tepelere yeni tırmanışa geçtiğinde gitme vaktinin geldiğini biliyorduk...
Tüm bunlar günlüğümün  en güzel köşesinde yazılı duracak... Bazı geceler bu yazdıklarımı imtihana girer gibi edebiliyordum. Bu çok hoşuma gidiyordu...

Ertesi gün ders için 06:00da uyandık sabah sporunun ardından kahvaltı yaptık ardından kültür derslerinde geçtik.. Yeni öğretmenlerimiz içinde bekli de en tuhafı fizik öğretmenimiz Selma hanımdı. Çünkü onu davranışlarından burada öğretmenlik yapmayı pek seviyor olmadığını çıkarıyorduk. Şehirdeki bir kız öğretmen okulunda okuduğunu işitmiştik. Ama Tarih öğretmenimiz Nazım Bey harikulade bir öğretmendi... Onun derslerini gelmesini herkes gibi ben de iple çekiyordum... Tarihi bana yeniden sevdiren öğretmen olmuştur kendisi. Büyük saygı duyuyorum kendilerine...
Bu senenin belki de en önemli olayı Milli Şef Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün enstitümüzü ziyaret edecek olmasıydı... Aylar öncesinden başlanarak tüm hazırlıklar onun için yapılmaktaydı...
İçeriği boşaltılmış yeni müfredata rağmen  dersleri büyük bir şevkle dinliyor ve yeni bilgiler öğreniyorduk... Hepimiz yeni bayraklar olmayı yeğliyor ve bu uğurda tüm varlığımızla savaşı göze alıyorduk... Bizden istenilen yalnızca iyi bir eğitim almak ve bunu gelecek kuşaklara en iyi şekilde aktarmak ve eğitim meşalesini yurdun tüm sathında özellikle de köylerde yakmaktı... Sanki Ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk bizleri bir yerden görüyormuşçasına çok daha çalışıyorduk... Bu yolda bizleri Allah'ın izniyle kimle yıldıramayacaktı....

Enstitüye gitmeyi çok istediğim yıllarda Atatürk le ilgili  bir rüya görmüştüm. Rüyamda öğrencilerle birlikte bir okulun bahçesindeydik. Kutlama törenine hazırlık yapıyorduk. Benim ve bir arkadaşımın elinde büyük bir Türk bayrağı direği tutuyordum. Bir süre öylece bekleye duralım az öteden Atatürk çıkageldi. Gayet müşfik bir edayla salla bakalım bayrağı dedi ben de birkaç kez şanlı Türk bayrağını sakladım. Sonra hafifçe güzel anlamında gülümsedi ve yoluna devam etti...

Zühre'yle tanışmamızın üzerinden iki yıl geçmiş bugün... Rüya gibi iki kocaman yıl... Sevdamın takvimlere sığmadığını yaşayarak öğrenmeye başladım... Mevsimlere de sığmıyor Zühre'ye duyduğum ölesiye aşk... Güneş doğuyor batıyor, bahar geçiyor güz geliyor ama Zühre'ye sevdam hep ayni kalıyor... Zühre'yi ilk gördüğümde bu aşkın bir ömür sürecek olması dilemiştim içimden... Ama ayrı coğrafyalara düşeceğimiz hesapta yoktu. Zaten aşkta hesap olmadığını da görmüştüm...

İbni Haldun" Coğrafya kaderdir. " demekle ne çok haklıymış meğerse... Bizim buraların kaderinde ne olursa olsun az veya çok yâre  özlem gizlidir. Benim Susuz 'da günlerimin çoğu Zühre'ye özlemle geçiyor... Onun benim için dağ çiğdemleri topladığı geçen yaz günleri hiç aklımdan çıkmıyor. O çiçeklerin kokusunu sanki bu uçsuz bucaksız bozkırın ortasında hissediyordum...

Köy enstitüleri dergisinde Arifiye Köy Enstitüsünün  adı geçince yüreğim bir başka atıyordu... Bu, şüphesiz Zühre'yi bana hatırlatan bir detayından başka bir şey değildi... Ertesi gün öğleden  sonra kütüphanede kitaplığı incelerken Köy Enstitüleri Dergisi'nin Kasım sayısında  enstitü öğrencileri  yazı ve şiirlerini yayımlama sansını buluyorlardı. Benim şiirlerim burada yayımlansa nasıl olurdu diye düşünürken, kısa bir giriş ile tanıtım  yazısının ardından bir şiir gözüme çarptı. Aman Allah im! Bir de ne göreyim . Bu telyazısı bu ifadeler...Bu el yazısını nerede olsa tanırım. Bu onun yazısı yani Zühre'nin... Şiiri birkaç kez okudum... Sevinçten o an ne yapacağımı bilemedim.. Dergideki Zühre'nin şiirinin olduğu  sayfayı  yırtmayı planlarken birden onun şiirini günlüğüme yazmaya karar verdim... Belki de bu daha mantıklıydı.. Bu şiir beni enstitüde öyle mutlu etti ki tarifi imkanı var mi bilmiyorum. Derslerime  daha fazla özen göstermek için gizli bir güç oluşturdu. Güdülenme kaynağım oldu. Zühre'den bir parçanın burada bulunuyor oluşu benim ona duyduğum  özlemimi bir nebze olsun hafifletti... Zühre, kendi şiirini Türkiye'nin bir ucundan öte ucunda okunduğunu görünce eminim mutlu olmuştur. Ama bu şiiri kim için yazdığı daha da önemliydi...Benim böyle çocuklar gibi sevindiğimi Zühre şu anda  görse muhakkak o da çok ama çok sevinirdi. Enstitüde bundan böyle bir arkadaşım daha vardı o da Köy Enstitü Enstitüsü dergisiydi... Zühre'ye duyduğum tüm sevdamı kelimelerin büyülü güzelliğine bırakarak anlatmak benim ders dışında yegane uğraşım olmuştu... Günlümdeki en güzel şiirlerim hep onun için yazılıydı...

Kandil Çiçekleri
Kulaklarıma bir türkü
çalınır Kaf dağının öte yanından
Bir Zümrüt-u Anka girer düşlerime
Arifiye'nin yitik ilkbaharlarında...
Bilirim, dinlediğim hikayelerden daha fazlası olduğunu
Ürkek üveyiklerin uçuşu gelir aklıma
Güneş tepeleri sarı ışığıyla süzerken
Hayallerim bir kuyunun ardına gizletiverir,
Tacar' ın golünde yıldızlarla söyleşir eksik sözlerim.
Yosunlu taşların sabrı vuslatı arar
Seher yelinde ıtır kokusu sarar dört bir yanımı
Kandil çiçekleri belirir ötelerden
Taşköprü az ötede şahittir sevdama
Çoruh'un hırçın sesini duyarım bir vakit
Dolunayın şavkı vurur kara sevdaya düşenlere
Sabah ezanıyla duyulur
Güzel sesli bülbüllerin acemi ötüşleri
Mavi bir gök bekler iki sevgiliyi

Kim bilir belki de Zühre'de benim onun için şiir yazmamı dört gözle bekliyordur...Bilmiyor ki tüm şiirlerimde o gizli... Yâre özlemimi ve sevdamı sözcüklerin gizli dünyasıyla  yaşıyordum... Gün çekilirken batan güneşi son döneminde bir fotoğraf belirir. Adına Zühre derim... Zühre ellerine kandil çiçekleri ile gelir uzak bir diyardan...

Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
Eşini aldatan insanlar neden bu kadar yaygınlaştı?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.