Tüm kayıplarıyla, acılarıyla, özlemleriyle aldı götürdü hayat bir yılı daha bizden. Yine kendimize tutamayacağımız bir yığın sözler verdik. Yine, yeni yıla girmeden hemen önce her şeyden pişmanlık duyup iyi biri olmayı hedefledik, daha çalışkan olmayı, istikrarlı olmayı. Geçen bir yılın sonunda çok kırdık, kırıldık, çok canımız yandı, mutlu olduk, heyecanlandık. Bu yılda büyüdük. Belki öğrendik, belki vazgeçtik.
Keşke "acılar masal olsa," biz hikâyenin sonundaki mutlu sonu yaşayan baş kahraman. Keşke diyorum, bir insanın kalbini kırmak çok kolay olmasa ve özür dilenince sanıldığı gibi her şey geçse. İçimizde her zaman saramadığımız yaralar kalıyor. Üstünden epey zaman geçiyor ama iyileşmiyor. İnsanoğluyuz, kendimizi ne denli törpülesekte bir yerde bir şekilde kırıyoruz sahibi bile olmadığımız kalbi. Ki olsak ne fark eder ki? Bundandır; kabuk bağlayan yara bırakmamız gerektiği. Kapanmayan yaralar, sarılmaz da. Ve bu insana duvarlar ördürür hiç hakkımız yokken. İnsanı duygularından ettirir. Sebebi olmamak lazım kırık bir kalbin, öyle ya da böyle hayat bir şekilde yaşatıyor aynısını, nasıl dayanılır dedirtiyor sana. Ama dayanıyorsun bir şekilde, dayattıkların gibi dayanıyorsun.