Ağlamıyorum.
Gözüme nefis kaçtı.
Bunalımlarım,
Tükenmişliğim hissettirdi.
Gözlerimi açtığımda ,
Binbir çeşitle karşılaştım.
Yiyeceğin , giyeceğin, vasıtaların .
Öyle bağırıyordu ki nefsim ,
Hepsi benim olmalıydı.
Elimi kaldırdığım da isteğim ulaşmalıydı.
Nefsim…
En hassas dönemlerimizdi ekranlar.
Herşeye azmettiren , olanı yok ettiren .
Olmamız istenilendi ekranlar .
Sonra bir sela ile kapattım gözlerimi.
Öyle güzel kapanmıştı ki .
Tarçın kokuları sarmış dört yanımı,
Süzülen yaşlar Kevser tadına bürünmüş,
Tadına varmak için süzmek isterdim,
Tüm göz yaşlarımı.
Ve nefsim,
Bir çığlıkla yine kaldırdı ,
Uyanmamak üzere yattığım yatağımdan.
Yine görmek için çırpındı etrafını gözlerim ,
Yine imrenmek için açıldı ekranlar.
Ağlamıyorum ,
Gözüme nefis kaçtı .
Hayırlı evlatları,
Ekranlar ile büyütmek istedik ,
Hiç zorluğa katlanmadan, ferahça.
Oysa rahat olmak için aşık olduğumuz ekranlar,
Hayırları götürürken,
Biz kahkahalar atar olduk.
Öyle bağlandık ki O’ndan gayrısına,
O’nu unuttuk .
Nefsim…
Bir hançer gibi girdiği yerden çıkmaz oldu.
Sıcak yatağıma çiviler ,
Ekmeğime kanlar doldurdu .
Zehir akıtıyordu gözyaşlarım,
Konuşarak susuyorduk hakikatlere.
Hakikat usulce uzaklaşırken ,
Dilimiz raks ediyordu boşlukta.
Ta ki bir sela daha duyana kadar .
Kapat dedim artık gözlerini , kapat .
Ne nefsim duymak istedi beni ,
Ne de bu gaddar nefse sahip bedenim .
Sela sustu , o konuştu,
Yeni bir sela daha başlıyor ,
Ve o artık susmuyor .
Susturulamıyor kapanmamak için çırpınan gözlerde .
Nefsim…
Sonsuza kadar ölürcesine susman dileğiyle …