Not: Attığım yazılar (Aşkın Ruh Hali) isimli çıkmayan kitabımdan bölümlerdir.
2. evre. Yani FIRTINA ÖNCESİ SESSİZLİK EVRESİ. Yada bocalama evresi de denebilir.
Bu evrenin ömrü de 2 aydan fazla değildir. İlginin yerini sessizlik alır. Ve sen bunu sorgulamaya başladığın an bağırışlar, çağırışlar gözyaşları. Tabi sende olur bunlar. Sen bağırır çağırırsın o umursamaz, sen ağlarsın o görmez. Sessiz kalır. Gitmeni bekler sessizce.
Zamanla daha da azalır ilgisi. Ve tartışmalar daha da artar. İşi olsa saygı duyacaksın. Ama boş vakitlerde de ilgi görmezsin ondan. Başka şeylerle ilgilendiğini gördükçe bunu daha iyi farkedersin. Mesela facebookta olur sürekli yada maç izler vs.
Her tartışmada 'Uzatma.' der. Cevap vermek açıklama yapmak, düzeltmek yerine 'Büyütüyorsun.' der. Her konu kapanır. Al sana bir soru işareti daha? Uzatmazsın, kapatırsın konuyu ama o cevapsız sorular bir dahaki
tartışmada tekrar gelir gündeme. Çünkü; konuşmadıkça büyür sorunlar. O anlamadıkça ve sen anlatamadıkça, yani onun deyimiyle uzatmadıkça
kısalır aşkın ömrü.
Aslında o zaman mesele onun başka birşeylerle ilgilenmesi değildir. Tabiki ilgilenecek o bir insan. Sadece seninle ilgilenemez. Tek mesele şudur ki; o seninle ilgilenmez. Nerdeyse hiç ilgilenmez. Oysa geldiğinde öyle miydi.? Ha birde şu var. İnsanın her günü aynı olmayabilir, saygı duyulmalı ama bir insan en başta aynı şartlara sahip olduğu halde daha sık ilgi gösterirken, zamanla azalmışsa bu ilgi ve hiç aklına getirmiyorsa seni, sen istesen de istemesen de kafanda sorular oluşur. Acaba neden? diye. Çünkü; bir insan ne kadar yoğun olursa olsun sevdiği birini hatırlar.
İki eli kanda olsa da hatırlar. İki el boğazında olsa da hatırlar. Eli yemekte olsa da hatırlar. Çalışırken de hatırlar. Aramaya fırsat bulduğu an arar. En ufak boş vakitte telefona gider eli yazar. Kalbi sıkışır konuşmayınca seven insanın. Kafasında "Acaba nasıl? Ne yapıyor? Soruları olur.
Ama hiç aramaz işte lanet olası. Telefonla kavga edersin. "Neyse" der içine atar susarsın. Ama o devam eder umursamazlığa. Sanki gitmeni bekler gibi.
Eskiden sesini özleyen, seni merak eden vurdumduymaz olur.
Çok neşeli bir insandım ben aşkı tanımadan önce. Çok gülerdim. Hani öyle böyle değil. A desen gülerdim B desen gülerdim cinsinden. Neşe bombası gibi dolanırdım etrafta. Patlatırdım kahkahaları. Umutlarım vardı. Sonra renkli hayaller. Kabuslarım, korkularım yoktu mesela. Beyaz atlı prensimi bekliyordum. Hani böyle yürekli, sadık, beni yüreğinde taşıyacak kadar güçlü. Kahramanım olacaktı. Masallarda böyleydi. Kelebek gibi uçardım. Gökyüzü çok güzeldi, o zamanlar. Deniz, kuşlar, güneş herşey çok güzeldi.Taki o kelebekleri içimde hissedene kadar. Herşey ondan sonra oldu. Ondan sonra büründüm bu ruh haline.
Uzatmaları oynarsın
artık. Belki golü atar kurtarırım umuduyla. Ama sen yaklaştıkça o
uzaklaşır. Sen sorular biriktirirsin her tartışmada o bahaneler
biriktirir. Sen ağır soruların altında ezilirsin, gidemezsin. O hafif
bahaneleri sırtlar ve gider sonra.
Canını verecek kadar sevdiğim insanın canı acımadan canını yakmasıdır aşk.
Ne olur ki ilgiye ilgiyle karşılık vermek için çabalasalar. Ama yapmıyorlar işte, sonra da yaşattıkları ilgisizliği yaaşyınca şikayet ediyorlar.
Benim değer verdiğim biri vardı yıllar önce. Çok değer gördü ama hep şikayet etti.
Bende ilgisizliğinden şikayet ettim hep. İşini bahane ediyordu ilgisizliğine ama "İstesen vakit bulursun" dediğimde tartışıyordu. Bana vakit ayırmamak için bahane aramaya ayırdığı vakti bana ayırsa hiçmşikayet etmezdim oysa ama o hep bahaneler öne sürüyordu. Oysa vakti boldu, o bana ayıracağı vakitlerde başka şeylerle ilgileniyordu. Bunu defalarca görmüştüm. Sosyal medyada watsappta sürekli aktifti. Kanıtlı yargılıyordum onu yani.
Ben bu şikayetleri ederken o hep benden şikayet etti.
Birgün ilişkimiz bitti ve üzerinden yıllar geçti. Tabi o süreçte birkaç defa dönmeye yeltenmişti ama çok geç olmuştu.
Birgün facebook hesabına baktığımda kapak fotoğrafını görmüştüm. Ve bir gülümseme yayılmıştı yüzüme. "Hıhh." demiştim sadece iç çekerek.
"Birisi için önemli isen her durumda senin için zaman yaratır.
Koşullar ne olursa olsun.
Özürler, yalanlar ve tutulmayan sözler olmadan...."
"Haklısın" dedim içimden küfür edercesine geçmişte bana yaptıklarına.