İslami değerlerin hiyerarşisi vardır.
Önce vasıta/sebep değerler; namaz, oruç, zekat, hac, umre, kurban vb. ibadetlerdir.
Sonra da gaye/hedef değerler; hak-hukuk, haram-helal, doğruluk-dürüstlük, ahde vefa; yalan, iftira, zem, gıybet ve zulüm yapmamak vb. ahlaki değerlerdir. Bunlara güzel ahlak denir.
Nitekim ibadetlerin hedefi ve gayesinin güzel ahlak olduğu Kur’an’da ifade edilmektedir.
“Kitap’tan sana vahyolunanı oku; namaz kıl; muhakkak ki namaz hayasızlıktan ve fenalıktan (ahlaksızlıktan) alıkor; Allah’ı anmak en büyük şeydir! Allah yaptıklarınızı bilir” (Ankebut, 29/45).
Yüce Allah Resülullah’a; “Şüphesiz Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin” (Kalem,68 /4) şeklinde hitap ediyor.
Peygamber efendimiz de (s.a.v); “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” (İbn Hanbel, Müsned, II, 381) buyuruyor.
Hz. Ebu Hüreyre (r.a)anlatıyor: “Resûlullah (s.a.v) buyurdular ki: “Mü’minler arasında en değerlisi, imanca en kâmil olanı, ahlâkça en güzel olanıdır.” (Tirmizî, Radâ 11 (III, 466)
Bu ayet ve hadislerden (Kitap/Sünnet), İslam dininin nihai hedefi ve gayesinin güzel ahlak olduğu anlaşılmaktadır.
İnsanlar ancak ahlakı ile tanınabilir
Hazret-i Ömer (r.a) şöyle der: “Bir kimsenin kıldığı namaza, tuttuğu oruca bakmayınız;
Konuştuğunda doğru söylüyor mu ?
Kendisine bir şey emânet edildiği zaman emânete riâyet ediyor mu ?
Dünyevi işlerle meşgul olurken helâl-haram gözetiyor mu, ona bakınız.” (Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, VI, 288; Şuab, IV, 230, 326)
Bir kişi Hazret-i Ömer’in yanında başka birini medhediyordu.
Hz. Ömer ona: “Medhettiğin kişiyle hiç yolculuk yaptın mı?” diye sordu. O: “Hayır.” dedi.
“Alışveriş gibi ictimâî bir muâmelen oldu mu?” “Hayır.” dedi.
“Peki sabah-akşam ona komşu oldun mu?” “Hayır.” dedi.
Bu cevaplar üzerine Hazret-i Ömer şöyle dedi:
“Kendisinden başka ilâh olmayan Allâh’a yemin ederim ki, sen onu tanımıyorsun!”
Ahlaksız dindarlık
Bu son zamanlarda müslümanların hallerine bakıldığında; haram-helal, haklı-haksız demeden daha çok kazanmak, daha çok mal-mülk, daha çok servet elde etmek isteyen, kendi menfaatları için insanları ötekileştirip şeytanlaştıran, etrafına kin ve nefret ile muamele eden kimi müslümanlar, yaptıkları ahlaksız işlere de ‘ama’lar ve ‘lakin’ ler ile kılıf ve mazeret üretiyorlar.
Bu kesim müslümanlar İslam’ı sadece, vasıta değerler (Namaz, oruç, zekat, hac-umre kurban vb.) olarak algılayıp, gaye değerleri/ahlaki değerleri görmemezlikten gelmektedirler.
İslam’ı, sadece ibadetler dini olarak algılayarak, İslam ahlakını gündeme getirmekten imtina etmektedirler. Hatta ahlaki konuları konuşmaktan yazmaktan rahatsız olmaktadırlar. Dolayısı ile ahlaksız bir dindarlık anlayışı geliştiği görülmektedir.
Hem alkol alıp, zina eden, fuhuş, kumar, haram-helal demeden hırsızlık, rüşvet, ihtikar vb. gayri meşru yollarla para-mal iktisabı yapan, hiç utanmadan, vicdanı sızlamadan, yalan-dolan, iftira atan;
Hak-hukuk tanımayan bir anlayış ile haksızlıklara arka çıkan, hatta insanlara, hayvanlara zulüm, işkence yapan, insanları katletmekten dem vuran, mermiler göstererek insanları tehdit eden, güçü ilahlaştıran mevzuhurlar türedi.
Ancak ibadetlerini de ihmal etmeyen bu tipler, arada bir hac ve umre yapıp günahlarından temizlendiğini farz ederek, bir dindarlık anlayışı geliştirdiler.
Evet! Kötülük yapacaksın, zulmedeceksin, kalp kıracaksın, haksızlık yapacaksın, yalan söyleyeceksin, iftira edeceksin, zulüm edeceksin, kul hakkına gireceksin, sonra da gidip Kabe’de, Hac ve Umre’de bütün kul hakkı günahlarını sıfırlayacaksın! Oh ne âlâ!
Bu aldatıcı dindarlık, sahte dindarlık, ahlaksız dindarlık anlayışıdır.
Allah Teala ahlaksız dindarların dualarını kabul etmez
Hz. Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: Resulullah (sav) (bir gün) şöyle hitap ettiler:
Allah Teâla Peygaberlere:
“ Ey peygamberler, temiz olanlardan yiyin ve salih amel işleyin” (Mü’minun, 23/51) emretmiştir.
Mü’minlere de:
“ Ey iman edenler, size rızık olarak verdiklerimizden temizlerinden yiyin” (Bakara, 2/172) diye emirde bulunmuştur.”
Sonra uzak bir yolculuktan gelmiş, saçı başı dağınık, toz-toprak içinde kalan ve elini semaya kaldırıp: “Ey Rabbim, ey Rabbim” diye dua eden bir yolcudan bahseden Hz. Peygamber dedi ki:
“Bu yolcunun yediği haram, içtiği haram, giydiği haramdır ve (netice itibariyle) haramla beslenmektedir. Peki böyle bir kimsenin duasına/ibadetine nasıl icabet edilir?” (Müslim, Zekât 65).
Dolayısı ile Allah Teala’nın itibar etmediği ahlaksız dindarlara biz de itibar etmeyelim. Onlara aldanmayalım.
Vesselam.