Ahmed Haşim… Edebiyatımızın büyüklerinden. Şiiri söz ile musikî arasında sözden çok musıkîye yakın bir sanat olarak düşünen Fecr-i Âti edebiyatının kayda değer birkaç isminden biri. O kimi zaman göl kenarında bir kamış olmak istedi kimi zaman ise ağaç dallarındaki kuşları anlattı okurlarına. Kim ne derse desin anlamayana dahi bir şeyler hissetirirdi şiirleri. Kendisini beğenmeyen bu şair şiirlerini sevdirmişti bizlere. Birde seyahatnamesi vardı şairimizin ‘ Frankfut Seyahatnamesi ‘ adlı. Hastalığı sebebiyle yapmak zorunda olduğu bir seyahatten bile bir eser çıkarmıştı. Sonra Gurabhane-i Laklakan adlı bir eseri vardı. Bu ismi Osmanlıların hayvan haklarına ne kadar riayet etiğini gösteren dünyanın ilk leylek hastanesini açmaları şerefine vermişti kitabına. Ve gün geldi öldü şairlerin en garibi… Bazılarının gönüllerinde bazılarının ise zihinlerinde kaldı hatırası. Ona dair çok şey yazıldı çizildi. Ders kitaplarında sık sık fotoğraflarını gördük. Lakin şairimizin zihin dünyasına ve vakalara bakış açısına dair mukaddimesinin şerhi dışında fazla bir şey yazılmadı. İşte biz bu yazımızda dilimizin döndüğünce bu konudan bahsedeceğiz. Bunu yapmanın en iyi yolu onun denemelerinden oluşan ‘ Bize Göre’ adlı eserini incelemektir. Esasen bende ilk bu eserini okumuştum. Bu eserde ne olduğunu hala çözemediğim bir şey beni tüm eserlerini de okumaya yöneltti.
İsterseniz sözün bundan sonrasını Ahmet Haşim’e bırakalım ve onun sözleriyle devam edelim:
‘…Büyük Üstadım Gourmont, şunu der: Bütün canlı yaratıklara göre insanı üstün yapan, becerilerinin çeşitliliğidir. En zeki hayvan, bir tek şeyi yapar. Fakat onu en iyi şekilde yapar… Halbuki bin alana yayılmış insan faaliyetinin eserleri, ister istemez eksik ve geçicidir. Hayvan, amacına varmış duruyor. İnsan amacını hala aramakla meşgul. Herhangi bir alanda insanı artık daha ileriye gitmekten vazgeçmiş görenler, bilmeyerek onu hayvan seviyesine indirmek isteyenlerdir… ( Münekkit ) ‘
‘… Çingene, insanın tabiata en yakın kalan güzel bir cinsidir. Sanılır ki, bu tunç yüzlü ve porselen dişli kır sakinleri insan şekline girmiş bir takım neşeli yeşil ağaçlardır… ( Çingene) ‘
‘… Edebiyattaki manasına göre, melek bir kadındır ki gözleri mavi, saçları sarı ve bembeyaz entarisinin etekleri uzundur… Bu verem çehreli güzelin örneği kadın kıyafetinin son inkılabına kadar devam edebilmişti. Fakat kadın saçları, berber makasıyla kısalıp eteklerinin yarısı da terzi nefesiyle uçarak dizleri çıplak bıraktığı günden sonra melek birden geçmişin silik şekilleri arasına düşmüştür… ( Kelimelerin Hayatı) ‘
‘… Mimari eserler fazla çirkinliğe, fazla garabete gelmez. Gülünç bir resme bakmamak, kötü bir şiiri veya ahenksiz bir musikîyi dinlememek suretiyle zararlı etkilerinden ruhumuzu koruyabiliriz. Fakat kötü mimarın eserlerinden sakınmak kolay bir iş değildir. Aciz bir hayal gücüyle fakir bir ruh, yol ortasına dikilmiş koca bir taş şeklini alınca, bütün bir şehrin manevi sağlığını, nesillerce bozma gücünde bir tehlike olur. Son yılların ağlanacak sahte mimarisi yüzünden değil midir ki, ruhumuz estetik yeteneğine delil aramak için geçmiş sanatkarların eserlerine başvurmaktan başka çare bulamıyoruz. ( Yeni İstanbul) ‘
‘… Kim diyor ki kadın şimdi eskisi gibi, yüzünü sıkı örtüler altında saklamıyor? Ya boya örtüleri? Bunların altında hiç gerçek yüzü görmek mümkün mü?… ( Garden Bar’da Konuşan İki Adam)’
‘… Fikrin şekilden önce hazırlandığı hissini veren eserlerde, şiir mucizesinin var olmasına imkân yoktur. Ahenk ve kafiyenin tesadüflerinden doğmayan fikirler, sanata mâledilemez. ( Ahmet Hikmet) ‘
‘… Aşık, yüz bulamayan adamdır. ( Cazibe ) ‘
Kitabın ‘ BİR SEYEHATİN NOTLARI’ adlı ikinci bölümünden:
‘… Yabancı memleketlerde gezen adam, üzerinde aynı önemde üç şey taşır: Canı, kesesi ve pasaportu… Yol arkadaşıma sordum: – Paris’i nasıl buluyorsun?
– Kötü! Çirkin! Dönmek mümkün olsa şimdi döneceğim… ( Bir Rahibin Nasihatleri) ‘
‘… Paris’i dolduran yüz binlerce yabancının başlıca eğlencesi şundan ibarettir: Yarısı kahve önlerindeki iskemlelerde oturur, diğer yarısı da caddede yürüyerek oturanla seyretmekle vakit geçirir. İşte Paris bulvarının bugünkü tatsız manzarası!… ( Neşesiz Paris) ‘
Evet, işte Ahmed Haşim’ in karanlık görünümlü ince bir tülün altındaki belki kendisinin bile fark edemediği renkli dünyasından karelerden bazıları… O büyük bir sanatçıdır, duygularla yaşar ve anlaşır lakin görüldüğü üzere düşünce yazılarında fikirlerini cesur bir şekilde açıkça ifade etmiştir. Bu satırlar dışında bazı önemli noktalar var ki bunları anlayabilmek için o yazının tamamını kıraat etmek lazım gelir. Bunları burada dile getirmek bu yazının imkân ve hudutlarını aşar lakin bize kalırsa ‘ Kürk, Sinema, Üstad, Bir Faziletin Kıymeti, Siegfried, Başparmak, Cami ve Havra’ başlıklı yazıları da okumanız sizler için iyi olacaktır.
Evet, bir şairimizin zihin dünyasındaki yolculuğumuzun sonuna geldik. Muhabbetlerimle…
Muhammet Baran Aslan