Aile Yadigarı Tesbih
Torununu karşısına alan dede, ona çok değerli bir şey bırakacağını söyler. Bahsi geçen hatıranın ona da kendisi gibi dedesinden kaldığını anlatır. Ancak bir problem vardır. Bu bahsettiği şey bir dağ başında gömülü bir küpün içerisindedir. Hiçbir vasıta gidemeyeceği için delikanlı söz konusu dağa doğru yürümek üzere yola çıkar. Belki bir günden fazla yolu vardır ama delikanlı kararlıdır. Köylerden geçe geçe, köylülere sora sora gider.
Yolda köprüsüz bir nehirle karşılaşır, zorlukla da olsa oradan geçer. Geçer elbette ama bu sefer de çok hızla yağan yağmur başlar. Sırılsıklam olur. Ama o hatıraya ulaşmak için vazgeçmez. Yokuşları çıkarken oldukça fazla yorulur ki takati kalmamasına rağmen durmaz. Sonra dikenlerle kaplı ovadan geçmek zorunda kalır. Birçok yerinde çizikler oluşur ve kanlar akar. Delikanlı sonunda istediği dağ tepesine acılar içerisinde varır. Yukarısı oldukça sıcaktır. Dedesinin tarif ettiği ağaçların diplerini kazmaya başlar. İlk ağacın altını kazdıktan sonra bile kan ter içerisinde kalmıştı ama bulamamıştı. Tüm ağaçların altını kazmaya başladı.
Birkaç yeri daha kazdıktan sonra kan ter içerisinde küpü bulur. Eline alır almaz direk kırar ve içine bakar. İçerisinde altın işlemeli bir teşbih vardır. Onca zorluklarla aldığı dede yadigarı tesbihi çok önemser ve onu saklar.
Dedesi vefat edip aradan yıllar geçtikten sonra bir gün babası yanına gelerek bir kağıt uzatır. Yaşı artık kırklarda olan adam merakla kağıdı açar. Rahmetli dedesinin bir notudur. Notta “Bu notu aldığına göre, sana verdiğim emanete çok iyi bakıyorsun. Sana itirafım olacak. Aile yadigarı olan tesbihi sana kolay bir yolla da sana verebilirdim. Ben o küpü sen doğduğun gün dağ başına gömdüm. Senin zorluklar içerisinde o yadigara ulaşmanı istedim. Zorlu yollardan geçerek o tesbihi buldun. Çünkü benim de bildiğim bir şey var. İnsanlar kolaylıkla elde ettikleri hiçbir şeyin değerini bilmezler. Şuan eminim, sen o aile yadigarı tesbihin kıymetini çok iyi biliyorsun.”