Ama simdi, gözlerini açar açmaz “Rüya mıydı yine her şey?" diye afallamak, sonra fotoğraflara bakıp derin ve içten bir "Oh" çekmek, ardından içiniz sıcacıkken şükretmek diye bir şey var.
"Simdi sevgilim, şöyle de bir şey var; sen yıllar yılı hayatımdasın.
Bir uzvum, hayatımda olması gereken bir parçasın.
Sahiden sen yokken bir şeyler eksik, içimde bir sakatlık hissi.
Evlat olsan bu kadar sevilirsin,
Tarafımdan.
İyi ki geldin, tamamladin beni.
Olman gereken yer benim hayatim.
Bak içim nasıl yuva sıcaklığı.
Ağzım nasıl çiçek.
Az daha gulsen şu sol kaburga sızım, geçti geçecek.
Ağzın cennet.
Sesin ağzına, kulağıma lezzet.
Benim tenim, tenine Mekke biraz, yüzün ellerimle Kabe
Aşk güzel şey sevgilim, senin sayende.”
Demek var içten içe.
Bir avuç sıcaklığı; alışılmış ve benimsenmiş bir ev kokusu yahut eskiden sürekli dinlediğiniz bir şarkıyı uzun zaman sonra yeniden dinlemek, kömür sobası samimiyeti ve annelik hissi doğuruyor karnıma. “Çocukluğumu özledim”li insanlara ithafen; ben şanslı çıktım biraz ağbiler. Tanrı çocukluğumu koynuma bıraktı. İster inanın, ister inanmayın lakin şansınız varsa çocukluk, geri gelir. Şirinleri değil ama kimsenin göremediği şiirleri görürsünüz yeri gelir.
Her neyse.
"sevgilim, ben avuçlarının neminde demlenince güzelim" demem gereken bir adam var.
Bu gün de sol kaburga sızısıyla uyananlar;
Size de merhaba!
İnanın, gerçekten sevdiyseniz, onsuz iyileşmeyecek o yara.
-Mavi