Uzun uzun sohbet ediyorum insanlarla.Elimden geldiğince vakit geçiriyorum onlarlarla, gülüyoruz beraber aklımıza ne gelirse konuşuyoruz işte.Kadın ya da erkek ,çocuk ya da yaşlı hiç farketmiyor saatlerce oturup dinliyorum onları, konuşurken gözlerinin içine bakıyorum,ses tonuna dalıyorum, yüzünde keşfe çıkıyorum her çizgisinde farklı bir şey saklı biliyorum.Bir an geliyor sonra bir söz söyleyiveriyorum onlara.Durup kalıyorlar öyle , şaşkın şaşkın 'nasıl ya'diyorlar 'nasıl bunu çıkardın,ne gördün bende de bu cümleyi kurdun?'.Sanki her şeyi biliyormuşum gibi bakıyorlar bana, tüm derinliklerine inmişim,keşfetmişim ve gelecek cevabı onlardan bekliyormuşum gibi hayretle bakıyorlar.Belki doğrudur belki yanlış bilmiyorum, bildiğim tek şey doğru olup olmadığının cevabı onlarda saklı.Nasil ve neden sorularına bir cevabım yok hiç bir zaman biiyorum diyip geçiyorum ısrar ediyorlar umursamıyorum.Çünkü bilmiyorum sadece hissediyorum.Yanında durduğum bir insanı iliklerime kadar hissediyorum neyi ne kadar yaşamış,bir yaşanmışlığı var mı beni ne kadar anlar,kendini ne kadar gizler hissediyorum işte.Yanlış düşünebilir ama yanlış hissedemez insan.Yaşım 20 lerinde ömrümse asra merdiven dayamış.Yaş değil yaşanmışlıklar öğretiyor insana.Yaşımın haddinden fazla şey gördüm yaşadım,hayata gözlerim erken açıldı, şimdi ise o gözlerle bakıyorum tüm dünyaya.Anlamaya,hissetmeye, çalışıyorum.Ve gerketiği şekilde yaşamaya, anın önemini anlıyorum,geçmişin tozlarını yeni yeni atıyorum üzerimden,gelecege dair bir kaygım endişem yok çünkü biliyorum hayat tam da şu andan ibaret.Bu anı yaşadın yaşadın yaşayamadın, bir daha geri gelmez.Her saniyenin,her dakikanın kendi içinde ayrı bir önemi var.Saniyeyi olduğu saniyede yaşayamadıktan sonra bir anlamı yok.Yaşadığımız hayatı sadece acılarımız ile kuşatmak yerine güzelliklerini görmeli, yaşadığım bu acıları ben nasıl olumlu yöne cevirebilirim,nasıl tedavi edebilirim demeliyiz.Bize sunulan bu hayatı olduğu gibi kabullenmek yerine sorgulamalıyız ancak o zaman mümkün olur anlamlı bir yaşam sürmek.Kimse bize hayata gelirken çok güzel bir dünya seni bekliyor buyur geç demedi zaten.Gözlerinizi kapatın şimdi,hayal edin koskocaman bir dünya,şu an bulunduğunuz andan milyonlarca yıl öteye gidin.Yavas yavaş bugüne gelin ama gelirken de bir düşünün kaç bin hayat geçmiş dünya üzerinden,kimler neler yaşamış,duyulan bilinen hikayelerin dışında bir de bilinmeyen hayatları, hikayeleri hayal edin.Şimdi açın gözünüzü bakın,dünya aynı dünya, gökyüzü aynı gökyüzü, yeryüzü aynı yeryüzü.Sadece insanlar farklı,hayatlar farklı ama her şey aynı.Ne yaşam değişti ne ölüm,ne güneş sabah doğmayı bıraktı ne ay geceyi aydınlatmayı.Bu dünya ilk keşfedildiğinde nasıl dönüyorsa yine aynı şekilde dönmeye devam ediyor ve devam edecek.Peki neden o zaman hala yarına çıkıp çıkmayacağınızı bilmediğiniz bu dünya için,içinde yaşayan insanlar yüzünden kendinizi üzüyorsunuz,beklentiye giriyorsunuz.Bugün yaşadığınız hayat şu an yaşadığınız andan ibaret,bir saniyenizi bir daha geri getiremezsiniz,bi saati geri alamazsınız.Ama zamanında yaşayabilirsiniz, zamanı ellerinizle tutup durduramazsınız ama her anınızı güzel değerlendirip yaşayabilirsiniz.Mutlu ve anlamlı bir hayatın sıırrı değil midir,anı yaşamak? Ya da yaşadığın bu hayatı sorgulayıp anlamlı bir hale getirmek.Sadece acım var diyip oturmak değil yasamak,nefes almak,yemek,içmek,gezmek te değildir.Anlamak,sorgulamak,tadına varmak,keşfetmektir yaşamak.