Anne Olmak
Bir
#evlat sahibi olmak, avuçlarınıza düşen taze bir yaprağı korumak gibi. Rüzgar çetin, hayat zorlu, yaprak ise kırılgan... Anne olmak o yaprağı korumak için açılan sonsuz bir kapı. Özverinin, endişenin, sevginin ve emeğin limiti yok. Uykusuz gecelerin, yorgunluktan bitap düşülen gündüzlerin ve bir gölge gibi evladının peşinde ilerlemenin de. Çünkü
#anne olmak, kendi canından kopan bir parçayı kendi canından bile daha fazla sevmek anlamına geliyor. O parça senin zamanından, ruhundan ve derinliğinden beslenirken bundan şikayet etmemek gibi görünüyor.
Anneliğin en önemli yanı, çocuğuna sahip olmadan önce bile içinde başlayan o ezeli telaş. Asla dinmeyeceği belli olan ve aslında doğduğu andan itibaren içinde bu dürtüyü taşıyan kadın, çocuğunu kollarına aldığı anda kendisiyle tanışır aslında. Daha da önemlisi, o çocuğu rahminde değil, kalbinde büyüterek bir hayat bağışlar. Anne ve çocuk arasındaki bağ kan ya da sütten ziyade, duygular ve sevgiyle oluşur.
Anne olmak pişen bir tencere sıcak çorba, yağmurlu gecelerde koltuğa kıvrılarak anlatılan masalların sesi, kopan düğmenin yerine özenle dikilmesi, en büyük kararlarda seni senden daha iyi düşünen birine danışılması ve daha pek çok güzel detayı kapsar. Bunun haricinde anneliğin kontrol mekanizması da kişinin kendini betimlemesine olanak tanır. Annenin yasakları ve kuralları, çocuğun isyan ettiği şeyler yoluyla rotasını çizmesini sağlar.
Babalıktan farklı olarak, annelik öğrenilen değil daha derinlerden akıp gelen bir histir. Hiçbir kitap okumayan bir anne bile, çocuğunu tehlikelerden nasıl koruyacağını bilir. Doğanın ona sunduğu içgüdüler sayesinde, doğru olanı kendi içsel görüleriyle belirler. Nihayetinde ise hatıralara yerleşen birazcık şımarıklık, çokça sevgi ve salçalı ekmek tadı kalır. Çok iyi birer anne baba olmanız dileğiyle.