Derlerdi de inanmazdım. Doğruluğunu oğlumu kucağıma aldığım o ilk saniye anladım. Kalbim farklı atıyordu artık. Sadece yaşamak için kan pompalamasından ziyade başka bir bedendeki can içinde çarpıyordu. Hem de deli gibi! Onun bir gülüşü dünyalara bedel, bir gözyaşı çokça kederdi. İnsan kendisine birşey olsun istemez ya hani, bir yeri ağrısa korkar, bir kaza atlatsa heyecanlanır, olumsuz düşünceler aklına geldikçe evhamlanır. Oğlum doğunca tüm bu duygu ve düşünceler silsilesinin hepsi tapu gibi onun üzerine geçmişti. Annelik; O hep gülsün, hep mutlu olsun, çokça sevsin, çokça sevilsini istemek; oyunlarda dışarda kalmasın, hayatı boyunca hiç dışlanmasını dilemekti. Başına gelebilecek en büyük endişesinin, saklambaçın en heyecanlı yerinde eve çağrılma korkusundan öteye gitmemesini arzu etmekti. Evlat; Düşüp bir yerini vurduğunda içini cız ettiren, sanki kendi canın yanmış gibi hissettiğin yegane varlıktı. Mucize denilen şeyin, bu dünyadaki cennetin, tüm renkleri tek bir simada görüp göreceğin, ışıltısının gözünü kamaştırdığı paha biçilmez tek pırlantaydı. #ogluma ?