-Ya Eba Hafs, zikredenler bütün sevabı alıp götürdüler, dedi. Rasulullah Efendimiz (a.s), ona yöneldi:
-Evet öyledir, buyurdu.131
Herkes, kıldığı namazın, çektiği zikrin, yaptığı tövbenin ve ziyaretlerin kalbine fayda verip vermediğini halka karşı muamelesi ile ölçmelidir.
Hz. Ömer (r.a) der ki: "Siz bir insanı namaz ve orucuna bakarak değerlendirmeyin. Onun doğru sözlülüğüne, kendisine bir şey emanet edilince onu nasıl muhafaza ettiğine, eline dünyalık mal ve makam geçince nasıl davrandığına bakınız."132
Ariflerden Kettanî (k.s): "Tasavvuf, güzel ahlaktan ibarettir." diyor ve ekliyor: "Kimin ahlakı senden güzelse o, tasavvuf yolunda senden ileridedir."
Büyük veli Fudayl b. Iyaz (k.s), güzel ahlaklı olmayı şöyle anlıyor: "Bir kul, bütün insanlara iyi muamele etse, fakat kümesindeki tavuğa kötü davransa, o kimse iyilerden sayılmaz."133
Terbiye olmuş insanın aldığı edep, düzen, temizlik, sadelik ve kibarlık bütün işlerine yansır. Onun kalbi gibi dili de temizdir. Niyeti gibi işi de doğrudur. İçi gibi dışı da edepli ve sevimlidir. Namazı gibi alış verişi de ilahi ölçülere uyar. Onun Yüce Allah ile hukuku ve edebi güzel olduğu gibi, anne babası, ailesi, komşuları, iş çevresi ve diğer bütün cemiyet ile de her işi güzeldir.