Güzel ahlak, kendisine kötülük edene iyilik etmek, vermeyene vermek, gelmeyene gitmek, yüzünü asana tebessüm etmektir.
Kısaca güzel ahlak, Rahmet ve edep peygamberi Hz. Muhammed’i (s.a.v) her hâliyle örnek alıp bir derece ona benzemek ve yeryüzünde rahmet ahlakını temsil etmektir.
Bütün bunlara da ancak Yüce Allah’ın aşkı ve yardımı ile erişmek mümkündür.
Büyük veli Mevlana Celaluddin Rûmî (k.s), kendisine gelen insanların çoğunun işin zahirinde takılıp kaldığını, aslını, esasını, Allah rızasını, ince sırları, marifet ve hikmetleri ihmal ettiklerini görmüş ve bu üzüntüsünü şöyle dile getirmiştir:
Herkes kendi zannınca oldu gönlümün yârı.
Aramadı hiç kimse gönlümdeki esrârı.
Yine bu büyük arif, kendisinin elde ettiği ve bir hak yolcusunun elde etmesi gereken şeyleri şu manadaki mısralarla dile getirmiştir:
Ömrümün mahsülü üç sözdür heman;
Hâmdım, pişdim ve yandım el-aman.
Gavs-ı Sânî Hz.leri buyurdular ki:
"İnsanlara hizmet ve iyilik etmek isteyen kimse, kendi nefsini ıslah etsin yeter. Nefsini ıslah etmeyen kimse, insanlara gerçek faydayı veremez. Sâdatlar, nefislerini ıslah edip istikamet üzere gittiklerinden, insanların hidayetine ve ebedi saadetine vesile olmaktadırlar."