Bir câmi olmuştu avuç içim.
Her baktığımda sana anan ellerim.
Bir hülyâ gibiyken,
Neden ben bu çağın askeriyim.
Beni de al, vapurların gizlendiği yerden.
Bir olalım be hayâl!
Pir olalım.
Bir umut içinde kaybolalım.
Bakanlar deli sansın,
Mecnun desinler ne ki.
Gel bir duâ olsun yüreğimiz.
Belki sesimiz duyulmaz,
Belki akan sular durulmaz,
Ama sen yine de gel.
Ben yalancı iklimdeyim,
Sen benim gerçeğim olarak gel.
Câmi önünde söğüt ağacı olsun temsîli.
Yağmurda ıslanalım, bir bahar âhengi.
Bir tâne de bahçemize ekelim olur mu?
Altına kütüklerden bir masa,
Sandalyemiz olmasın ama.
Battâniye altında yıldızları seyredelim.
Her gece seninle sisli demlikten çay yapıp içelim.
Bağdaş kuralım, ellerimiz ellerimizde.
Gözüm gözüne deydiğinde,
Bakamam gözyaşlar içinde.
İğde ağaçları olsun evimizin etrâfında.
İlkbaharın sonunda,
Güzel kokan çiçekler açsın.
Sonbaharda içimizi ısıtsın.
Biz sarmaşık olalım.
Bir de, bir de bahçemizde,
Siyah güller olsun.
Kırmızı güller olsun.
Siyahları ben, kırmızıları sen sula.
İşte bu gönülden bir kıssâ.
Ben geçirdim duâmdan,
Sen de geçir duândan.
Şimdi avuç içimden,
Âmin diyerek bir bûse kondurdum,
Tâ evvelki zamandan.
Hüznüm böyle geçti,
Esirlerin arasından...