Hepimiz aşk kelimesini duyunca şöyle bir ahhh çeker, nerelere gider neler hatırlarız zihnimizde. Kimimiz geçmişte yaşadığı acı deneyimleri, kimimiz şu anda yaşadığı ilişki sorunlarını, kimimiz hayal edipte bir türlü yaşayamadığı o muhteşem duyguyu düşünür dururuz.
Aşkı yaşamak her zaman zor olarak tarif edilmiş, hatta aşkın sadece acı verdiğine dair birçok söz duymuşuzdur büyüklerimizden daha bizler minicikken. Zihinlerimiz bu düşüncelerle dolmuştur. Hele birde ebeveynlerimiz arasında yaşanan ilişki sorunları varsa, aşka dair birçok negatif düşünce ve inanç geliştirir hiç şüphesiz bilinçaltımız. Özellikle annelerimizin hayatı, yaptırımları, söylemleri bizi derinden etkiler ,çünkü bir anne ile çocuk rahimden mezara kadar bağlıdır bilinçaltı alemde. Ve söz olarak dökülmese ortaya bile, bir çocuk annesinin olumlu ya da olumsuz her türlü duygusunu alır bilinçaltından. Ve onları kendi fikirleri sanır. Oysa ki değildir. O deneyimler bir başkasına aittir…ve kimsenin deneyimi bir başkasına referans olamaz. Çünkü herkes kendi inanç sistemine,kendi düşünce kalıplarına uygun deneyimler yaşar. Yani birinin başına gelen bir deneyim bir diğerinin başına gelecek diye bir durum asla söz konusu değildir..
Aşk; bağlılık, bağımlılık olarak yaşandıkça sorun yaratır sadece. Gerçek Aşk’ın özgürlük ile eşdeğer olduğunun çok az insan farkındadır maalesef ki. İlişkiler başladığında , kısa bir süre sonra baskın olan karakter diğerine tamamen hükmetmeye çalışmakta ve eğer istedikleri olmaz ise sevilmediğini düşünmektedir. Yani şöyle otur, böyle kalk, hadi şuraya gidelim, bana bunu al gibi gibi.. Bu istekler karşılandıkça sorun yok, karşılanmaz ise büyük öfkeler, tartışmalar söz konusudur. Ve değiştirmeye çalışmak karşındakini… Yapılmaya çalışılan en büyük hatadır.. Zaten tam olarak asla başarılı olunmaz bu konuda. Çünkü şu mesajı alır değiştirilmeye çalışılan kişi: “ben seni olduğun halinle sevmiyorum, ancak benim istediğim gibi olursan severim”. İşte bu bir ilişkiye vurulan en büyük darbedir. Bunu hisseden taraf bir müddet sonra isyan edecek, ve kendini koşulsuz sevecek birisini aramaya başlayacak, ya da iç dünyasında her zaman mutsuz olacaktır. Oysa ki aşk hatta sevgi sadece koşulsuz verildiğinde gerçektir ve cesarete sahiptir. Elbette bir insana yardım eder, fikir verebilirsiniz ancak bu ona hükmetme, onu istediğiniz şekle getirmeye çalışmaya vardığında bu o kişiye yapılan en büyük saygısızlık ve haksızlıktır. Ve her zaman, bir süre idare etse de, uzun vadede olumsuzluklarla sonuçlanır. Ayrılık, aldatılma, bitmek bilmeyen tartışmalar..
Bu sebepten aslında aşkı yaşamak zor değil, onu zor hale getiren bizim hastalıklı ilişki kurma biçimlerimizdir. Birini koşulsuz sevip,saygı duyduğunuzda mutsuz olmanız imkansızdır. Tabi burada işin en önemli püf noktası, bir başkasını koşulsuz sevebilmemiz en temelde kendimizi koşulsuz sevebilmemize bağlıdır. Kendini tam anlamıyla, her haliyle yargılamadan sevmeyen bir kişi , bir başkasını da tam olarak sevemez, aşkı yaşayamaz.
Aşkı sınırsızca yaşamak istiyorsanız,önce kendinizi sınırsızca sevin. Ve ilişkilerinizde kendinize ve partnerinize mutlaka boş alanlar bırakın, onu kapsamaya çalışmayın. Ve hiç kimsenin deneyimini kendinize referans almayın. Çünkü siz biricik, tek ve özelsiniz. Sizin tıpatıp aynınızdan başka bir tane daha yok bu evrende ! Mutlu ilişkiler yaşamayı hak ediyorsunuz ve bu çok kolay.. Bunu asla unutmayın..