Onun ne yaptığı hakkında bir fikri yoktu. Daha doğrusu bana ne yaptığı hakkında. Üniversitenin o sıkıcı sıralarında her gün görmeye alıştığım sıradan hatta silik dediğim kızın içinden bir Tanrıça çıkmıştı adeta. Evet evet, kesinlike bir Tanrıça olmalıydı sahnedeki sahnedeki bu varlık. Kendinden geçmişti adeta,inanılmaz esnek ve kıvrak hareketlerle yalnız beni değil partideki tüm erkekleri hipnotize etmişti. Hiç hakkım olmadığı hâlde tüm vücuduma işledi birden kıskançlık. Diğer erkeklerin ona olan hayran bakışlarına tahammül edemiyordum. Aman Allah'ım bu kadar aptal mıyım gerçekten. Daha adını bile bilmediğim bir kızı mı kıskanıyorum!!! Pişmanlığın dip noktasındayım şu an. Her gün görüp görmezden geldiğim bu kızın beni böylesine büyüleyeceğini nereden bilebilirdim ki. Delicesine utanıyorum kendimden. Adını,karakterini bilmediğim,yüz hatlarını hatırlamadığım bir kadının yalnızca bedeninin hareketlerinden etkilenmekten utanıyorum. Tüm ilkel dürtülerim bir anda fırladı bastırdığım noktadan. Ilk defa dans eden bir kız görmüyordum ancak ilk defa bir Tanrıça'nın aramıza teşrifine şahit oluyordum. Ateşini peşinde getirmişti,her dönüşünde etrafa saçıyor ve tüm salonu yakıyordu. Adı Alev olmalıydı sahnedeki bu varlığın... Ateşten narin bir beden,başka bir isim yakıştırmak mümkün değil. Ve şimdi,sakince usul usul arkasına eğildi köprü yapar gibi,ancak ellerini kullanmadan. Vücudundaki tüm kemikler izne ayrılmıştı sanki,yalnız et vardı ve o et o varlık nasıl isterse öyle hareket ediyordu. Eğildiğinden daha esnek bir hareketle geri kalktı. Göz göze geldik bir an,kalbimin durduğuna ve o bana gülümsediğinde geri attığına yemin edebilirim. Dans bitti,koşar adım hayır hayır uçar adım yanına gittim. Ne söyleyeceğim hakkında bir fikrim yoktu,yalnizca içimden bir ses fırla dedi ve ben de o sese itaat ettim. Ve şimdi tam karşısında gözlerine bakıyorum. Simsiyah zeytin dalından koparılmış iki pırlanta gibi. Işıl ışıl parlıyorlar. Ben bu güzelliği nasıl bunca zaman fark edemedim diye içimden kendime küfür ederken,o buyur der gibi bana bakıyordu. Nefes alabilsem buyuracağımda... "Harikaydın "diyebildim sadece. Sahnedeki o ateşli Tanrıça'dan eser kalmamış eski masumiyet yüzüne geri oturmuş bir şekilde "teşekkür ederim "dedi sadece. Tam dönüp gideceği sırada sanki ciğerlerimde kalan son nefesi kullanırcasına adını sorabildim sadece. Alev'miş adı. Tahmin etmiştim. Isminin hakkını bu kadar veren bir insan daha görmedim ben. Iyi akşamlar dileyip gitti. Ateşini, sahnede söndürüp içimde yaktığını bilmeden.