Aşk ise kendini kendi içinde sınıflandırılmıştır ve bir çok araştırma sonucunda aşkın bir çok tezi öne sürülmüş ve hakkında bilgi sahibi olunmuştur sizce aşk sınıflandırılmalı mi? Bir çeşidi bir kalıbı olmalı mıydı aşk tek başına bir kavram değil miydi içinde bu kadar büyük anlamlar taşımasını sebebi bize bir çok duyguyu yaşatıyor olmasıydı oysa aşk sevgi sorumluk getiren duygulardı sen ve ben kavramlarını arkaya atarak biz kavramını taşırdı iki bedeni tek beden yapabilen aynı zihinde aynı duyguyu paylaşanlar anlaşabilme bunu hissetme gücüne sahipti..
Walster’a göre aşkı yaşamak tutkulu bir yaşayış biçimine sahip olmasıydı ve arkadaşça aşk olarak bunu sınıflandırmıştı Peki tutuklu aşk neydi?
Zamanın tümünü ona ayırarak bütün benliğini o kişi ile geçirme arzusu ile dolup taşma sadece onunlayken her şeyi delice ve hızlı yaşama daha sonra bunu gerçekçi bir aşk olmayarak ele alma arkadaşa duyguların sıkı sıkıya bağlandığımız kişinin bize sadece sevgi yönünden gösterdiği duyguyu bu şekilde yorumlayabiliriz aşkın bir çok tanımına şahit olup okuyabiliriz ama önemli olan aşkın tanımını biliyor olman değildi onu ne kadar hissedip yaşıyor olmandı aşk senin için neydi ve neredeydi irademiz ile kontrol edemediğimiz bu aşkın bedenimiz üzerinde ki rolü çok büyüktür bağımsızdır bir kere kontrol edilmeyi sevmez söz dinlemez irademizin bile yanlış onay verdiği tepkiye duygularımız doğru onay verebilir eğer bu bir savaşsa kaybettiğimizi bilmenizi isterim...
Kazanmak ve kaybetmek bize ne ödül ne cezaydı biz istemesek dahi gelip bizi bulurdu ne adres isterdi ne kapı ne izin bir deli fırtınayı kapılır gibi oradan oraya savurulurdu bedenimiz arada hissederdim rüzgarın saçlarıma değişini gözlerimi kapatıyorum sadece tüm oyunlar yalanlar aşklar sevgiler insanlar ve yaşanan bütün şeyler zihinim de acısı ise yüreğimde ve kendimle götüreceğim bu aciz bedenimle
“Kurtuluşu yoktu bir kere buldu mu seni ne kaçmaya çalışan ayakların izin verirdi ne de kontrol edemediğin zihnin sen duygularının esiri oldun ve bunun cezası kesindi"