Lise 1 talebesi idim. Edebiyat dersinde hoca şiir okuma ödevi verdiğini söylemişti. Lakin ben o ders için hususi olarak bir şiir ezberlememiştim. Atilla Yılmaz'ın , Atsız Beğ'in Yolların Sonu adlı şiirinden bestelediği şarkı ezberimde idi. Aynı şiirin
"Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz" kısmı marş olarak da okunmaktaydı.
Bunu da üzerine ekleyerek ezberden şiir haliyle okumuştum. Edebiyat hocam Atsız Beğ'i sevmediği halde bu şiiri okumaktan gayet memnun kalmıştı. Şiirin son kısmında "Halbuki yoldaşını bırakıp dönenlerin değişilir topu da bir sokak kaltağına" kısmını okurken hocanın güldüğünü farketmiştim. Hocam o gün bana "Atsız'ı oku fakat kendini pek kaptırma" demişti.
Aradan 3 sene geçmiş, YKS sınavına girdiğim pazar akşamı bir kitap arayışında idim. YKS döneminde de sınava çalışmaktan kitap okumaya vaktim olmamıştı. O pazar akşamı evimdeki kütüphanemi şöyle bir gözden geçirdim ve bir anda gözüm, Atsız Beğ'in "Ruh Adam" isimli romanına ilişti. Bu romanını daha önce okumamış idim. O kitabı bir gece boyunca okuyup bitirdim ve o eserden dolayısıyla Atsız Beğ'den etkilenerek kendi kendime şöyle bir söz verdim: "Şükrü, bu fikir adamının izinden gideceksin". Daha önceden 9.sınıfta "Türk Ülküsü" adlı, makalelerini okumuştum. 10. sınıfta "Türk Edebiyat Tarihi" eserini okumuştum, hayat hikayesini de kaba taslak biliyordum fakat İstanbul Üniversitesi'nde Türkoloji okuduğunu, Fuat Köprülü hocanın asistanı olduğunu; Ruh Adam'ı okuduktan sonra Atsız Beğ'i daha detaylı araştırmam neticesinde öğrendim. Fuat Köprülü hocanın ona sahip çıkmasını, o vefat ettikten sonra da sivri dili ve haksızlığa karşı kendini tutamaması sebebiyle Edirne'ye edebiyat öğretmeni olarak sürülmesini de hayranlıkla okumuştum. Ve onun yaşadıklarını da kısmen yaşamamdan ötürü hayatımda hep ondan etkiler taşıdığımı hissederim. Keza geçtiğimiz 7 Aralık günü Edebiyat Fakültemizin Şeref Holü adı verilen koridorunda, fakültenin ünlü mezunlarının hayatlarını sergiliyorlardı. Ben dalgın bir şekilde koridorda yürürken bir anda bir yazının önünde bilinçsizce durdum. Kafamı kaldırdığımda Atsız Beğ'in hayatını anlatan yazının önündeyim. Kadere bak ki uğruna her şeyi bırakarak geldiğim yazarın isminin önüne ayaklarım beni getirip bırakmıştı. Ve daha sonra bir arkadaşım da o yazıyı gördüğünde aklına benim geldiğimi söyledi. Atsız Beğ'in ölüm yıl dönümünde benim söyleyebileceklerim ancak bundan ibaret olacaktır. Tini şad, otağı uçmağ(cennet) olsun. VAKTIYLE BIR ATSIZ VARMIŞ, VAR OLSUN!..