Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
Babam Babam Arkadaş araba 180′le giderken başımı camdan - Sözümoki
02 Ekim 2012, Salı 12:42 · 508 Okunma

Babam

"Babam"

Arkadaş araba 180′le giderken başımı camdan çıkarıp gözlerimi yumup hayal kurmaya bayılıyorum. O rüzgarı avuçlamak falan, bambaşka bi his. Rüzgarla müzik çaldım, parmaklarıma değmesi eşsizdi ve ben ciddi bir “beyin fırtınası” yaşadım. Neler düşündüm, ne ilhamlar geldi. Yazmaya başlasam sabaha dek durmam.

-Başlıyorum.

Ben babama çok düşkünümdür. Öyle böyle değil. O benim en büyük destekçim, ilk aşkım, her şeyim. Sevdiğim ilk adam. En sevdiğim… Bu aralar ona gün içinde “Seni çok özledim babacım” diye mesaj atıyorum. Çünkü tuhaf ama acayip özlüyorum. O benim en büyük destekçim. Bu gece arabada dizine oturdum, camdan başımı çıkardım, bi ara babama dönüp “Şaka maka baya büyüdün baba ya” dedim, güldü. Bizi tanıyanlar bilir, babam genceciktir. Erken evlenmiş, annem de epey genç. Kimse annem babam olduğuna inanmaz onların. Hep ablam abim sanırlar, “Anne, baba” diye seslendiğimde insanların verdiği tepki hep en büyük eğlencemizdir bizim. Neyse, babam güldükten sonra duraksadı “Haklısın, daha dün beraber soba borusunda basket oynuyorduk dimi?” dedi. Of diyorum, nasıl zınk diye vurdu solumdan. Ah adam, farkında değilsin ama nasıl acıdı içim. Özledim eski günleri arkadaş. Bana ukala, kibirli diyen çoktur. Kesinlikle bunları söyleyenler beni tanımayıp ön yargılarına yenik düşen insanlar. Ben nereden geldiğimi, hiçliğimi, acizliğimi hiçbir zaman unutmadım. İnsanların karşısında değil ama Rabb’imin karşısında en aciz benim. Ben gecekonduda büyüdüm, bundan da gurur duyuyorum. En güzel yıllarımı yaşadım, çocukluğumu yaşadım gecekonduda. O bahçede… Bizim sobanın borusu pota gibiydi, bir duvardan öteki duvara daire gibi bir şey oluşturmuştu. Küçücük. Oradan topu geçirmek de epey zordu. Ama bizim en büyük eğlencemizdi. Baya hararetli olurdu basket maçlarımız.

Bir de futbol maçlarımız olurdu, 2 odalı küçücük yuvamızda. Benim kalem ufacık sehpa, babamınkiyse koca çekyattı. Hep ben yenerdim ne hikmetse! Bir de boks maçlarımız -erkek gibi kızdım ya- ben duvardan güç aldığımı sanırdım. Bir çizgifilmden etkilenmişim. Ellerimi duvarlara dayayıp “ııı-ııh” yapıp dişlerimi sıkar kafamı titretirdim. Gülmeyin lan. O zaman kendimi dünyaya kafa tutacak kadar güçlü hissederdim. Babama hışımla saldırmadan evvel anneme hep aynı soru ; “Kimi tutuyosun anne? Bak ben yenicem he.” Annem de hep beni tutardı.

Bir keresinde TGRT’de bi illüzyonistten etkilenip babamı kol saatiyle hipnotize etmiştim, sözde. Babam gözlerini yummuş, neredeyse yarım saat benim dediklerimi yapmıştı. Çok mutluydum. Sonra parmağımı şıklattım, yok. Açmadı gözlerini. Bir daha… Bir daha… Ağlamaya başladım. Öldü sandım oğlum. Çok korktum. O benim her şeyimdi. En eğlenceli arkadaşım, sırdaşım, kardeşimdi. Rabia yoktu tabii o zamanlar. Ağladım ağladım, dayanamadı gülmeye başladı. Tokadı çarptım yüzüne çat diye! Korkmuştum. Neye uğradığını şaşırdı adamcağız. Sarıldım sonra.

Bir de benim babam, annemin baş örtüsünü bağlayıp etek giyip yanıma gelirdi evcilik oynarken ben. Ben salaktım biraz, oyuncaklarımı boylu boyunca dizer, oynamaya kıyamazdım. Tembelliğim o zamanlardan belliydi. Üşenirdim dağılacak da bir daha dizicem falan. İzlerdim öyle. Günlerce dokundurtmazdım. Toplatmazdım anneme. Oynamazdım da. Babam gelince oynardım ama. Yemek pişirirdim ben ona. Hayriye’ydi adı. Sakallı komşu Hayriye. Çok gülerdim babamın o haline. Adam benim için ne şaklabanlıklar yaptı. Çorba diye 7-8 tabak su içirdiğimi biliyorum adama. Oyuncak ocağımda çiğ pirinci pişirip suyla, okuyup üfleyip babama yedirmiştim. Tuzluydu da. Bayıla bayıla yedi. Canım ya. Gıkı çıkmadı.

Gıkı çıkmadı demişken… Babamı bildim bileli halı saha maçı yapar her hafta. Ben de hep tezahüratçısıyımdır. Her maçına gidip en güzel tezahüratları yaparım. Maçtan döndüğümüzde o zamanlar bacağı çok ağrırdı onun. Kıyamazdım. Doktorculuk oynama bahanesiyle hem masaj yapar hem doktor aletlerimle ameliyat ederdim daha o yaşta. Hayalimdi cerrahlık. O zamandan… Annemin toplu iğnesini babamın dizine batırır, okur üflerdim. 5 yaşında falanım he. Babam yine gıkını çıkarmazdı. Geçti derdi sonra, ağrım sızım geçti… Çok mutlu olurdum. O zamanlar hep Reha Muhtar vardı ana haberlerde. Babam bana “Seni sahte doktorluktan Reha Muhtar’a ihbar edicem” derdi. Kaçardım. Küçücük evde oradan oraya kaçardım yahu. Bahçeye fırlardım.

Bahçe… Bahçemizde ne anılarımız vardı. Hala o evin önünden geçerken ağlarım salak salak. Ne köpekler besledik o bahçede. 34 tane köpek. Hep takas ederdi babam çünkü. Bana kalsa 1 köpekle bir ömrü geçirirdim ama babam her cinsten besleyecek ya, onu alır ötekiyle takas ederdi. Tam alışmışken bir köpeğe başkası gelirdi eve. Nasıl ağlardım.

Babamla bizim çok güzel anılarımız var, bunlar en basitleri belki de. Ve benim en mutlu olduklarım. Onun 15 metre karelik dükkanında çıraklık yapardım ben. Boyumdan büyük süpürgeyle yerdeki saçları süpürürdüm. Sonra usturayı alır elime balon traş ederdim. Belki gelmiş geçmiş en iyi berber çırağıydım. Millet gelirdi, traş olurdu, babamdan çok bana para bırakırlardı. Sonra babam namaz kılarken cebine sokardım o paraları. Çünkü bilirdim, o adam bize ekmek getiriyor. Ne desem yapıyor. Küçük ama mutlu bir yuvamız vardı. İstediğim her oyuncağı alırdı. Çuvalla oyuncağım oldu benim. Bereketliydi o evimiz. Hafızlık yapıyordum bir de o zamanlar. Babamı her sabah ezanında uyandırırdım. Sabah ezanında doğduğum için ezandan 2-3 dk evvel mutlaka uyanırım, yani babam ezanda doğuşuma mal ediyor bunu. Babamla cemaat yapardık daha o zamanlar. Dergaha giderdik ardından, ben su böreği aldırtırdım muhakkak. Çok severdim. Küçücük bacak kadar boyumla arkasında saf tutardım. O bana “Allah” demeyi öğreten adam. O canımdan bir parça. Biz birlikte büyüdük onunla. 19 yaşında baba olan bir adam o. Çocuk yaşta çocuk büyüttü. Annem de öyle. 16-17 yaşında anne olmuş. Bir ara onu da yazacağım uzun uzun. Aşktır benim annem, melektir.

İkisine sahip olduğum için çok şanslıyım ben. Çünkü kimse anne babasını seçme hakkına sahip değil. Ne çıkarsa bahtımıza… Ben çok şanslıymışım.

Benim babam sevgililer günü’nde beni ve kardeşimi alıp boğaz turuna çıkaran adam. Sevgilisi biziz onun. Annemse sultanı’ymış… Çok aşık anneme. Deliler gibi. Ben onlara her baktığımda aşka inancımı tazeliyorum. Onların o tanışma hikayeleri, çocukulukları, türlü anıları, şamatadır. 21 yıla rağmen de hala aşklarını ilk günkü gibi yaşayan insanlar onlar Aşkın ispatı onlar. En örnek çift belki de. Babam hala annemin gözlerinin ta içine bakar, şiirler yazar ona. Annem de deliler gibi aşık. Aman burada maşallah diyoruz işte gençler. Nazar değmesin onlara. Dayanamam oğlum, ölürüm.

Neşe kaynağım, en büyük destekçim onlar benim. Anne-baba lan. Boru mu?

Ben babamdan ne öğrendiysem ileride kızıma aynılarını bizzat öğreteceğim. Öyle güzel dersler verdi ki o adam bana. Her gün saatlerce karşısına alıp bıkmadan öğretti, anlattı ve hala öğretiyor. Onu dinlemeye bayılıyorum ben. Hayranlıkla iki dudağının arasından çıkacak sözcükleri gözetliyorum. Çırpınıyorum ondan öğrenmek için. İlkokul mezunu ama tonla üniversite mezunu öğrenciye taş çıkartır. Kimse münazara edemiyor onunla. Ki muhabbeti aşırı feyiz verir. Dinleyeme doyum olmaz. Nabza göre şerbet verir benim babam. Yaşına, kapasitene göre anlatır, anlayacağın dilden, türlü örneklerle. Ve hep dini baz alır. İslam çerçevesinde hareket eder. Dışarıdan bakanlar babamı zıpır bir şey sanırlar, top sakal, uzun saç falan. Halbuki başı secdeden kalkmaz, Allah için ağlar geceleri. Rabbim onun gibi olabilmeyi nasip etsin bana.

Hey maşşallah ne çok şey yazmışım. Ki yazacak daha tonla şey var aslında.

O benim en yakışıklım. Korktuğumda, kabus gördüğümde koştuğum adam. Kendimi güvende hissettiğim tek yer onun koynu. Onun kokusuna bayılıyorum, millet iki günlük manitasının kokusuyla sarhoş olmaya devam etsin, ben babamın saçlarına masaj yaptıktan sonra ellerime sinen kokuyla sarhoş oluyorum.

Masaj demişken, benim babam bayılır başına masaj yapılmasına… Ve mantıya. Ah mantı yapayım ben yarın ona. Özlemiştir. Gece gündüz yese bıkmaz, doymaz hatta.

Ve ben çok yiyip kilo almama genimi ondan almışım bu arada.

Ben babamın gökyüzü mavisi gözlerine aşığım. Bana sinirlenmesini bile çok seviyorum. Karizma oğlum benim babam. Aşk o. Ve onun üzülmesine tahammülüm yok. O bazen ağlar, boncuk boncuk akar o gözlerden yaşlar. Burnu tıkanır. Boynunu eğer, gözlerinin kaçırır. Sessiz sessiz ağlar falan, ben içten içe defalarca ölüp dirilirim o zaman. İçimde ne zelzeleler olur, ne fırtınalar kopar, ne tufanlar yaşarım, ben bilirim. O adamı üzmek ve hayal kırıklığına uğratmak en büyük korkum.

Velhasıl kelam ben aslında şey diyecektim yahu;

Ben babamı çok seviyorum.





-Tuğba Karademir-

5 kişi beğendi ·
  • M.K. Gklp
    M.K. Gklp Gözlerim doldu.. Her daim mutlu ol! Tuğba.
    26 Haziran 2013, Çarşamba 16:42
Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
Bir hatipte mutlaka olması gereken özellik sence nedir?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.