akşamları sen gelmeden önce arar bir şey istiyor muyuz diye bize sorardın hep. ben de sana her zaman jelibon istediğimi söylerdim sende tamam kızım gelirken alırım derdin. saatler geçerdi herkes tek tek uyumaya giderdi ama sen gelmezdin. herkes uyurdu ama ben uyuyamazdım çünkü bana jelibon getirecektin. kapının üstünde ki camdan apartmanın ışıklarına bakardım. sen geldiğinde ışık yanardı hemen kapatırdım gözlerimi. ama bir yandan da seni izlerdim. elinde bir poşet olurdu sevinirdim babam bana jelibon almış derdim o mutlulukla uyurdum. sabah o poşeti bana verdiğinde heyecanla içini açardım. içinde jelibon hariç her şey olurdu. çikolatalar bisküviler şekerler. ama jelibon olmazdı. neden almadın diye sorduğum da bulamadım derdin. meğer jelibonun zararlı olduğunu bildiğin için almazmışsın. bir zaman sonra annem söyledi. o zamanlar bilmez sana çok kızardım. affet beni babacım. ama şunu bilmeni isterim ki senin sayende jelibonu sevmiyorum. belki de bana yaptığın tek iyilik buydu. uyuduğum odada sen televizyon izlerdin hep. o televizyon sesiyle uyur o televizyon sesiyle uyanırdım. akşamları haberleri izlerdin o saatlerde uyurdum. sabahları da en sevdiğin kovboy filmini izlerdin o sesle uyanırdım. hala seviyor musun o kovboy filmini? hala izliyor musun? çocukların senden jelibon istediğinde onlara da zararlı diye almadan mı gidiyorsun yine? şimdi ki çocuklarını çok seviyor olmalısın. onları da bana yaptığın gibi yarı yolda bırakma babacım. onların hep yanında ol, destek çık. benim için baba kelimesi bizi terkedip giden ve hiç arayıp sormayan sorumsuz bir kişi. baba kelimesinin anlamını bana öğrettiğin gibi yanlış öğretme onlara. baba kelimesinin anlamının ilk aşkları olduğunu, babalara küsülmeyeceğini, babanın hep yanlarında olan bir adam olduğunu öğret.