Bir deve kervanın kaf dağından dönmesinin bin asır Evveli . yeşiller içinde hep bahar yaşayan bir köy varmış. Bu köy çok uğrak bir mevkideymiş. Geleni, gideni, gireni çok olur misafiri hiç bitmezmiş. Günlerden bir gün ehli pek lutuf kâr olan bu köye bir grup insan gelmiş. Ziyade ağızları düşük çok konuşkanmış. İkram edilen şeylere doyumsuz ve nankörlermiş. Bu misafirler baharın eksik olmadığı bu köye yerleşmek istemiş. Köyün farklı sokaklarına evler yapıp dağılmış ve ahalinin çocuklarıyla konuşurlarmış. Gel zaman git zaman köylünün çocukları büyüdüğü zaman. Köyün bahar yerini kışa bıraktığı an. Ahali hep bahar yaşadığından. Bilememiş nasıl korunulur kıştan. Misafir diye gelipte kalanlar. Kış nasıl yaşanır anlatırlar. Köyün gençleri hemen anlar. İhtiyarlar ise anlayamazlar. Derler ki Biz kış görmedik ve gençlerde yapamazlar. Kış ansızın basar ve soğuğu ile önce çarpar. Ardından lapa lapa kar yağar. Bir asır sürer bu kış. söndürür o köyde birçok ışık. Bir anda kaplar köyü sessizlik. Köye sonradan gelenlerin gittiğini anlayınca gençlik. Çeker olmuş yalnızlık. Sonra bir ses duyulmuş yakın bir yerde. patır kütür köye doğru gelmekte. Gelen bir dozer önünde kepçeyle. Kızıl montlu şoför elinde orak ve çekiç ile. Seslenmiş ahaliye. Bu kışı yaşatan size. Nankör olan misafirlerinizdi. Baharları söndürüp buhran yaymaktı. Boş konuşup can yormaktı. Sağ gösterip sol vurmak ve hazır yemekti. Ve devam eder kızıl montlu sözüne. Sizin istikbaliniz tek çatı olmaktır. Size o çatıyı bu çekiç ve orak yapacaktır. Sizi afetten kışın şiddetinden kurtaracak tek çare. Kazımak bütün karları eritmek kızıl montun aleviyle. Köylü bir ümit gönül verir kabul eder bi çare. Karyeyi boşaltır ahali bir acele. Dozer girer köyün başından başlar. Ançak Tarumar eder halkın hanesinden bahçesine kadar. Sonuna geldiği vakit köyün evleri moloz, harab ve vîrân olmuşlar. Halk döndüğünde ne olduğuna şaşar. Ve kızıl ceketliye sorarlar. Kızıl ceketli hemen yanıtlar. Herkez için tek bir çatı yetecek bu çatının altında bir ömür yaşayacak hayatlar. Derdemez birden ufuktan kızılca güneş doğar. Kavurur bakanı ve yakar. Birden karlar gidi vermiş. soğuk yerini sıcağa bırakmış köylü bir an ah diyecekmiş. Ancak aklına gelmiş yıkılan evler. Kızıl ceketli çekiçle çatı yapmış yaramış onca şeyler. Malzemeye bedel vermeden yapmış. Bir gün bir gece almış. Yapılmış çatı devasa genişliği varmış. Herkez girmiş çatının gölgesine. Herşey işaretiymiş ortaklığın. Ançak çok geçmemiş güneşin sıcaklığı. Yansıtmış bütün yakıcı ışığı. Yakmış her bir yaprağı. Kurutmuş bütün toprağı. Ahali çıkamaz olmuş çatının altından. Yanacağını bildiğinden. Kızıl ceketliye ne bu ahval derler. Kızıl ceketli bildiği şeyi söyler. Bu yoldaşlık sınavıdır der ve üstüne ekler. Çatının kanunlarını söyler. Bütün mülk kamunundur ve herkez kamuya hizmet edecek der. Bundan sonra Kimsenin kendi kazancı yok halk halk için çalışacak diyerek son sözü söyler. Halk şaşkınlıkla seyr eder. Söz bulamaz söyleyecek. kızıl ceketli başka yurtlarada çatı lazım diyerek. Çıkar elinde orak ve çekiç dozerine dönerek. Köyü terk eder kahkaha çekerek. Köylü yalnız ve çaresiz kalır ahlar çekerek. Sonra köyün en yaşlısı dile gelir öne atılarak. Silin göz yaşlarınızı düşünün baharı ne kadar güzel açardı yemyeşil yapraklar. Ne güzel kokardı papatyalar. Ne hoş şakırdardı kuşlar. Ne refah uflerdi rüzgar. Ne gölge tutardı bulutlar. Hatırlayın nehirlerde yüzen mutlu çocuklar. Ve oynayan kuzular, danalar ve hayvanlar. Ey ahali der yaşlı bilge. Yıkın şu çatıyı yapın dolsun her yer. Taştan yıkılmaz haneler. Alın rehber olsun size ata mirası yadigarlar. Getiremez size kimse baharı. Baharı kuran atalar kitabı. Ey gençler der ihtiyar son havliyle. imar edin ata hakkını alın teriyle. Bütün ahali yıkar önce çatıyı. Sonra diker Hürriyet sancağını. İmar eder baştan başa yıkılanı. İhya eder toprağı ve insanı. Birden bahar gelir ardından kuşlar. Her yanı Sevinç kaplar. Döner karyeye terk eden canlılar. Neşe ve coşku ahaliyi sarar. Ve son nasihatı ile toprakta ihtiyar. Huzur içinde yatar.