Bir çocuğun hayatını başka bir çocuk katlederse, artık hayatının her döneminde yaşıtları onun celladıdır. Yeri gelir onlardan nefret eder, korkar, uzaklaşır. Ama onlar tavsiye vermeye çalışıyorlar. İdam mahkumu celladından tavsiye alacakmış gibi... Sonucunda ise mâkus bir şekilde hayatta kalmaya çalışır. Artık ya güleceği yeri, ya da ağlayacağı yeri bilmiyor. İnsanların sayısı arttıkça içindeki korku artıyor, korkuyla birlikte narsistik bir his onu ele geçiriyor. Bu yüzden hem düşüp ölmek, hem de yükselip kaybolmak istiyor. Ve istiyor ki bunu herkes görsün, unutamasın. Ya idam edilecek, ya da kimse onu fark etmeyecek. Bir şekilde hekimleri tavsiye ediyorlar; onlar da boşuna bir deneme. Çünkü hastalık olarak görmez insan. O artık bir parçası, kemik bir yapıdır onun için. Ona öylesine bağlanır ki o artık hem arkadaşı, hem de düşmanıdır. Ondan kurtulursa kendisini bir hiç olacak zanneder. Sanki ruhunu söküp yeniden dünyaya salacaklarmış gibi. Öylesine benliğini kaplamıştır artık. Çocukluk, hataya yer verilmemesi gereken bir çağ, hata yapıldığında ise benim gibiler ortaya çıkıyor. Ömrü gözünün önünden geçmiş ve duyduğu bu korku ile ruhu bütünleşmiş, bir insan...