Diyor insan. Içten içe aslında. Bana yasaklar ver. Yasaklar ver ki, sana adanayım, yasaklar ver ki sana ibadet edeyim ve beni korkut. Çünkü ben ancak korkuyla yola gelen bir varlığım. Çünkü ben, senin sevgiden ve merhametten oluştuğunu bildiğim halde yine de senden korkmayı tercih ediyorum. Tüm toplantılarda senin merhametinden bahsederken, çocuklarıma senden korkmayı öğretiyorum. Çünkü korkunun, kalıcı bir caydırma yöntemi olduğuna inanıyorum. Tarihin tozlu sayfalarında yasakların cazibesine kapılan milyonlarca insan okuduğum hâlde, yine de korkunun gücüne " inanmayı tercih ediyorum. Bu yüzden senden durmadan yeni yasaklar dileniyorum. Daha ufacık bebeğime, öğretmek için en acele ettiğim şey senin adın mesela. Sonra senin koydugun yasaklar. Ve bu uğurda büyüyüp serpilen nesiller . Oysa ,üzerine düşünmeden, aranmadan, araştırmadan, hatta uykusuz geceler geçirmeden, ezbere inanılmış bir Tanrı ne kadar makûl düşünmüyoruz bile. Cennet cehennem var mı, neden var, bize sunulan yasakların altındaki mantık ne, varoluştaki amacımız ne, seninle iletişime geçmenin özgün yollari var mı, varsa bunlar neler? Hiç düşünmeden inandık biz diyoruz. Artık kendimizi mi kandırıyoruz, seni mi orası tartışılır. Bu soruları soranı da zaten dinsiz ilan ediyoruz. Sahi, ne ki dinsizlik. Günümüzde küfür... Hani seni dinsiz imansız gibi. Oysa neden hakaret olarak kullanılır ki bu. Bir insan inanmayı seçtiği gibi, herhangi bir dine inanmamayi da seçebilir. Yani inanan bir insana günah işleyince seni dinli imanlı dendiğini duymadım hiç. Zaten saçma olur. Zaten dinsizin de hakaret unsuru olarak kullanılmasi saçma. Zaten bence insan saçma. Ve bu saçma varlığı yaratma tahammül etme zahmetine girdigin için ben teşekkür ederim sana Tanrım...