İçe dönük bir öykünün,gözlerine yolculuğunu anlatmak istiyorum.Bu hüzünlü bir yolculuk. En azından benim için.
Küçük bir çocuktum .Herhangi bir görüşe bile sahip değildim.Aklımda her şeyin oyun olduğu yıllardı.Nitekim zaten onunla da bir oyunda karşılaştım. İlk şiirimi onun için yazmıştım . Çocuksu birkaç kelimenin, onun; içimde hissettirdiği kimyasal reaksiyonları betimlemek için kullanmıştım.
Havuzlu bir evin bahçesindeydik.Havuz dediğimde, ortasında çeşmesi olan küçük bir su alanı. Bahçeyi görsel açıdan tamamlayan bir unsurdu.Ben misafir çocuğuydum o ise yüreğimin sahibi.En azından çocukken bunu tam anlamıyla anlamıyordum. Çünkü küçük bir çocuk ne kadar sevebilir,çocukken bunu ne kadar düşünebilir ? Hiçbir şeyin farkında olmadan da olsa aklımda hala sesi ve gözleri var.
Küçücük bir çocuk ne kadar sevebilir ?
Bu soru hayatıma eşlik ederken ;büyümüşüm hem de hiç çekinmeden sevgimi ve ona olan hayranlığımı da büyütmüşüm.Ben büyüdükçe o da benle büyümüş.
Kendisinin bundan haberi hiç olmadı .Bir insanı sevme sorumluluğunu da büyüdüğüm halde hala alamadım.Korkak bir seviciyim.Bir filmi seyredip seven seyirciler gibiydim.Onu hep izledim..