Düşler kurdum akşamüstü.
Uçmak gibi imkansız ama bir o kadar da mütemâdiyen mutluluk veren bir histi.
Dokumacıların dokuduğu kumaştın meselâ.
İlmek ilmek işlenen ve bir o kadar da zarifti dokumaların.
Ellemeye bile kıyamadığım gönül ipimdin.
Şimdi şu örümceklerin yaptığı bir tutam sen...
Yaprak üstü duran ben...
Kopma dallarımdan,
Yoksa neyler ipsiz çamurdan kökler...
Ruhlardan kopan kanatlar var,
Uçsuz bucaksız giden,
Ve bir demi olmayan,
Son durağı olamayan.
Kanatlar var, boğulmalara eser bırakan.
Her bir izde duâlarda buluşan.
Ne bir dalım kaldı ağacımda,
Ne de seni besleyen bir avuç suyum.
Beklerim...
Sonu hüzün olsa bile beklerim umutla.
Merhem ya bu Azîzim!
Ne sürmekte fayda var,
Ne de ağlamakta...
Ne yapmalı umutsuz âşığa?
Derbeder olmuş bak acısından.
Gideni geri getirebilir misin?
Öleni dirilte bilir misin?
Ben söyleyeyim: Âcizim, âcizsin, âcizler ...
Buna nazaran yükler artar,
Umut çoğalır.
Hayatın kânunu bu ya,
Dünyayı güzel düşlere çeviren de sensin,
Zindana çevirende...
Her şey senin elinde, ey Âdemoğlu!
İyi olmakta, kötü olmakta.
Hatta semâya ulaşmakta senin elinde,
Yerin bin kat dibine düşmekte...
Güzel hayaller kur,
Ve o hayallere kavuşan da sen ol.
Çünki bu devirde yaşmak çok zor Âzîzim!
Mürekkebin akmadığı yerde, kan akıyor.
Nasıl olur da vazgeçer bu gönül umuttan,
Söyleniyor...