Bir ömür daha lazım,
Vefâtımızdan sonra.
Bir ömür daha lazım,
Hıçkırıklarımızdan sonra.
Bir ömür daha lazım,
Geçen ömrün sokaklarında kaybolduğumuzda.
Bir ömür lazım,
Seni bulduğum zaman.
Bir ömürde bin ölüm olurmuş,
Varsın olsun.
Ölüm olsada olsun.
Seninle bir ömür lâzım Havsâ'm!
Emânet ettiğim güzele şükranlarımı sunmam lazım.
Yürek değişince can verirmiş.
Gönül kesiğinden bir dil yarasıymış meğer.
Sükûta yâr olan dil yarası...
Kabuk bağlaması imkansız,
İçini dele dele yaran bir dil yarasıymış.
Belki seni bilmediğimden dökülür mürekkep sayfalara.
Belki ondan seni yazar yalnızca.
Bilirsin ya insan beşer, şaşar ve de nankör...
Nankör olmasından dolayı bilmemesi ayıp değil.
Bilmesi gönüle eyvâh-ı evham.
Belki bilmemesi nice bir sabâh-ı güzâ.
Belki hayaller vuslatken çöl diyârında,
Seni bulurdu bu rûhum enkâz-ı beşer arasında.
Şuan sükût eder her günüm.
Bilmezsin ki neler kopar ışığın saçtığı karanlıkta.
Bilmezsin...
Bilemezsin Havsâ'm!
Ben seni istiyorum yansıyan gök sedire.
Her geçen gün misâli,
Anıyorum avuç içlerimde.
Bilirsin unutmam için önce avuç içlerimden gitmen gerekir.
Sesleniyorum en güzele...
Belki getirir seni ikinci hayatta bu gönle.
Ve son latîfesidir bu gönlümün,
Hayaller duâlara emânet Nûrum.
Hayaller duâlara emânet...