'Herkes biraz duygusaldır kendine, herkes biraz duygularının salından hayat denizine düşmemek için, zamanla geçmeye çalışıyor hep bir şeylerin içinden, hep zamanla geçsin istiyor içindeki bir şeyler. zaman geçiyor, ama o bir şeyler hiç geçmiyor... 'Zaman, hep en iyi yerinden kırıyormuş bir insanı... 'Belki de çocukken kaset bantlarından öğrenmiştik bazı yaraların sarılabileceğini. Ama sonra, zaman geçtikçe, büyüdükçe, ve her şey eskidikçe anlaıyormuş ki insan, Sarıp iyileştirdiğimizi düşündüğümüz bütün yaraların, aslında hala eski bir plağın sesindeki o cızırtılar gibi içimizi en derinden acıttığını... 'Zaman, hep en iyi yerinden kırıyormuş bir insanı... 'Bazı suçların bile, sadece hep en ağırlaştırılmış sebepleri olmasına rağmen, hep en hafifleştirilmiş sebepleri olurken, neden, sadece hep en ağırlaştırılmış bir zamanla çarptırılıyordu hayat bir insanın kalbine? 'Geceyi gece geçiyordu hayat... 'Ve gitmek benzemekti, gecenin bir yarısı yarım kalmış, yapayalnız bir sokak lambasına... 'Bazı sorular vardır insanın hayatında. Kime sorarsan sor, ne kadar sorarsan sor, Her cevapsızlığında bir kalmayı, her cevapsızlığında bir bırakmayı, bırakılmayı öğretirmiş insana... 'Geceyi gece geçiyordu zaman... 'Sahi, daha kaç yarım kalmışlığı vardı bir insanın? 'Herkes biraz kırılgandır kendine, herkes biraz kırgındır birilerine... 'Sahi, nereden, ve nasıl öğrenmiştik bu kadar kırılgan, kırgın olmayı? Doğru ya, ne fark ederdi ki, nereden ve nasıl olduğu? öyle ya da böyle, hep birileri bize kırılgan, hep biz birilerine kırgındık işte. 'Herkes biraz kırılgandır kendine, herkes biraz kırgındır birilerine...
//Mehmet Bakır.