Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
Ben Şiir Sevmem Aslında - Sözümoki
26 Ekim 2018, Cuma 03:33 · 739 Okunma

Ben Şiir Sevmem Aslında...

Boş bir apartman dairesi…
Olması gereken eşyalar yerli yerinde. Bir evde ne olması gerekiyorsa onlar var sağda
solda düzgünce yerleştirilmiş. Ama bir şeyler yine de eksikliğini hissettiriyordu.
Sorun da tam olarak burada başlıyordu işte.
Işıkları açmadan ilerlediği tütün kokulu kısa koridoru ezbere yürümüştü. Bu kez
vurmamıştı ayakkabılığın kapı girişini daralttığı yerde omuzunu. Gülümsetti bu onu.
Kısa sürmesinin nedeni bu duygunun ona garip hissettirmiş olması olmalıydı. Daha
koltuğa oturmadan yaşayacağı olumsuzluğun ne olacağını merak etmeye başlamıştı
bile. O omuz o ayakkabılığa çarpmalıydı oysa ki. Bunun ışığın kapalı olması ile bir alakası
yoktu.
Bu, evinin onu karşılama şekliydi.
Bu bir tür merhabaydı.
Öyle ya her merhaba mutlaka can yakardı.
Bugün hiç çalmayan cep telefonunu pantolonunun arka cebinden çıkardı. Ekran ışığı
odayı aydınlatan cihazı koltuğa bırakmadan önce ekrana bir süre bakmıştı. Ekranda
siyah bir duvar önünde sönmeye yüz tutmuş bir ateş vardı. Ateş sönmemişti ama
kimseyi ısıtacak mecali de kalmamıştı. Sönmekte olan aleve baktığında gözlerinin
ıslaklığını ekrana damlarsa söndürecekmiş gibi bir çırpıda silivermişti. Hatırlamıştı işte
yine. Kızıl saçlı kızı unutmak için ekranından kaldırdığı resminin yerine ateş fotoğrafı
koymak pek akıllıca değildi zaten. Oda farkındaydı. Unutmak istemiyordu. Tuş kilidini
kapattı hemen. Bıraktı elinden telefonu kızın elini bıraktığı gibi bir çırpıda. Telefonun ne
kadar da şanslı olduğunu düşündü bir an. Oysa onun kalbi paramparça olmuştu düştüğü
yerde.
Işığı açmamıştı -yine- hala. Geçen son üç ay da olduğu gibi bu gece de karanlıktı odasının
duvarları. Kararmıştı bir kere dünyası. Aydınlatabilir miydi tavandan sarkan bir ampulün
ışığı. Sanmıyordu. Odasında güneş doğsa ne yazardı ki hem. Yazsa yazsa şiir yazardı o
kadar.
“İyide, ben şiir sevmem ki,” dedi duvar çatlağına dalmış boş bakışlarıyla.
“Karanlığı da sevmezdim gerçi.” diye ekledi peşinden.
Buzdolabının kapısını açmasıyla gözlerini kapaması arasında geçen sürede bir yerlerde
kaç insanın ölmüş olabileceği gelmişti aklında. Garipsedi. Kaç terkedilmiş insan açmıştı
dünyaya gözlerini bu süre zarfında?
Yavaşça kalkan göz kapakları karanlığı adeta yarıp geçen dolap ışığına kısa sürede uyum
sağlamıştı.
Dolap da boştu.
Zeytin vardı biraz, kırık bir kalp kadar da beyaz peynir. Bir internet sitesinde okuduğu
haberi hatırlamıştı. Yetişkin bir erkek kalbinin iki yüz elli ila dört yüz gram aralığında
olduğunu öğrendiğinde hayatında pek bir şey değişmediğini düşünmüştü. Kızıl saçlı kız
yanındaydı o gün. Hep orda kalacakmış gibi oturuyordu kalp ucunda. Kimin umurunda
diye düşünmüştü kıza doğru yürürken. İşte şimdi gözlerini dikip baktığı peynir parçası
da iki yüz gramdan fazla değildi. Yetişkin bir erkeğin kırılmış kalbi kadardı sadece.
Birazdı. Yaramazdı. Değmezdi.
Çatalına taktığı dünden kalan makarna kadar kurumuştu gözleri de. Gülmemeyi
sevmediği günleri de almıştı yanına kızıl saçlı kız giderken. Gözlerinin kuruluğu
ağlamayışından da değildi, artık ağlayamayışındandı. Kuru da değil ya zaten,
kurumuştu. Buruşmuş gibi bir kurumaktı bu. Yaşlanmış gibi kurumuştu. Verimsiz gibi
kurumuştu. Çamaşır gibi değil de toprak gibi kurumuştu. Fazlasıyla faydasızdı kuruluğu.
Kendini bir şey ararken bulduğunda ne aradığının farkında olmadığını anlaması
duraksamasına neden olmuştu. Bu kadar çok karanlık varken ne aradığının bir önemi
var mıydı gerçekten. Bilse bulabilecekti sanki. Omuzlarını umursamazca silkip
eşelemeye devam etti önünde duran tuvalet aynasının üzerinde ki tepsimsi cam
fanusu. Parmak uçları bir tutam kızıl saça değdiğinde hatırladı. Karanlık görmesine
müsaade etmese de avucunda tuttuğu topağın kızıl saçlı kıza ait olduğunu adı gibi
biliyordu. Yarım yamalak. Eskisi gibi değildi artık bildikleri. Kızıl saçlı kız giderken bildiği
tüm doğruları da götürmüştü yanında. Fanusun içinde ki tarağı fark etti sonra hemen.
Gözlerini ayırmadan odaya taşıdı avucunda korumaya aldığı kızıl saç tutamını. Bu kadar
süre sonra kavuşmuşken dayanamazdı başka bir ayrılığa.
Gözlerini kırpmayı unutturmuştu kızıl saçlı kızdan arda kalanlar. O gittikten sonra ne
kalmıştı ki zaten geride? Heyecanlandı. Heyecanı ellerinin titremesine neden oluyordu.
Burnuna dayasa kızıl saçlı kızdan kalanları, dolar mıydı kokusu burnuna acaba? Elleri
hala titriyordu. Tutamı yüzüne bastırdığında gerçeği anladı hemen. Kızıl saçlı kız
giderken yanına güzel olan ne varsa hepsini almıştı. Nefes almak artık eskisi kadar keyifli
olmayacaktı demek ki. Almazdı, olur biterdi.
Halının üzerinde dizlerinin üzerine çökmüş, kollarını serdiği sehpanın üzerine başını
yaslamıştı. Kızıl saçlı kız giderken yanına konforu da almıştı. Rahat olmamalıydı artık
hiçbir oturuş, hiçbir duruş. Rahat vermiyordu ki zaten hayat, onda da kalmadığından
son üç aydır. Kızıl saç topağını doğması için dualar ettiği doğmamış kız çocuğunu sever
gibi izliyordu adam oturduğundan beri. Kızıl saçlı kızdan arta kalanları bulduktan sonra
sanki biraz daha aydınlanmıştı oda.
Biraz. Azdan bir fazla.
Hemen bitecek gibi hissettiren sonsuz bir döngü başlatmıştı şimdi. Hiç bitmeyecek gibi
gelen tüketmişlik hissi dolmuştu kızıl saçlı kızın varlığını toplayıp gittiği gönlüne.
Bir sigara tutuşturdu kızıl saçlı kızın ardından. Paketi usulca bıraktığı masada ki kalem
ilişti sigarasının dumanından yanmış, yaşarmış gözlerine sonra. Kalemi eline aldığında
kâğıt gelmedi aklına yalnızlığına ortak edercesine. Son bir bakış attı kızıl saç tellerine ve
kapadı gözlerini nefesinin tutar gibi…

Benn şiir sevmem aslında,
Okumayı da yazmayı da sevmem, bilirsin.
Sevmek yeter sanıyorsun, sevmek tek yolu,
Bir gün geliyor, gidiveriyor bedenin solu.

Ben şiir sevmem aslında,
Gerçi karanlığı da sevmem, bilirsin.
Sen yine de bir anda çekip gidebilirsin.
Şimdi bu zihni kim temizlesin?

Ben şiir sevmem aslında,
Makarnayı soğuk yemeyi de sevmem, bilirsin.
Alışır mı insan sevmediğiyle yaşamaya.
Hangi ara geldim ben hayatımda ki bu aşamaya.

Ben şiir sevmem aslında,
Sigarayı çaysız içmeyi de sevmem, bilirsin.
Her şey yalnız kalsın istiyorum ama artık.
Çünkü bu hayat bana senden kalan artık.

Ben şiir sevmem aslında,
Yazmayı da hiç beceremem zaten, bilirsin.
Sensiz kalmadım ki ben hiç.
Gelip şunu bana bir öğretir misin?

Ben şiir sevmem aslında,
Uykusuz kalmayı da sevmem, sen bilirsin.
Gözlerimde ki uykuyu da aldın giderken.
Canını bende unutmuşsun, almak içinde olsa geri gelir misin?

Yazarın diğer paylaşımları;
...
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
Bohça kelimesini duyunca aklına neler geliyor?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.