Bu hayatta en çok isyan ettiğim, en çok üzüldüğüm, en çok yaralandığım ve hiç anlam veremediğim nokta çocuklara yapılan haksızlıklar ,gösterilmeyen sevgi, hissettirilen değersizlik. Bu duygumu, bu tepkimi nasıl ifade edebilirim bilmiyorum. Nerde kırgın, nerde gözleri hüzünle bakan bir çocuk görsem yüreğim dağlanır, gözlerim dolar, gözyaşlarım içime Akar. Maalesef toplum olarak çocuklara gerekli özeni ve değeri vermeyen bir milletiz. Coğrafya kaderdir lafına çok inanıyorum ve maalesef bizim coğrafya, çocukları derinden yaralayan ve onları hiç ama hiç anlamayan bir yapıya sahip. Ben Güneydoğu Anadolu bölgesinde yetişen bir birey olarak bu duruma ister istemez çok maruz kaldım. Benim yaşadığım yerde doğan her çocuk inşallah erkektir beklentisiyle karşılanır. Erkek çocuk sahibi olan kadınlar da en az erkekler kadar böbürlenir gururlanır ,kız çocuğu doğuran anneler kendini ezik ve suçlu hisseder hissetirilir. Bu nasıl bir zulüm ,bu nasıl bir çelişki en anlayışlı ve medeni gibi gözüken aileler bile, bir kız çocuğu doğduğunda olsun o da Allah'ın bir kulu ya da zaten kızlar da olmasa olmazdı gibi sözlerle aslında daha da rencide edici teselli sözleri söylerler, ki bence bu durum daha da üzücü neden teselliye muhtaç olsun ki o mucizevi varlığı doğurmuş bir anne. İnsan denen varlık ne kadar küstah, ne kadar hadsiz. Bir sinek kanadını yaratmaya gücü ve kudreti olmayan aciz varlıklar olarak mucizevi doğan bebeklere dil uzatıyoruz onları küçümsüyoruz ,Bu nasıl aşağılık bir anlayış ki onları cinsiyeti üzerinden yargılıyoruz. Böyle bir anlayış ortamında doğan bir bireyin mutlu bir çocuk ya da mutlu bir yetişkin olması mümkün mü? Hem de en yakınlarımız tarafından derinden yaralanmışken? Bu ortama doğan her kız çocuğu maalesef psikolojik hatta fiziksel şiddete uğruyor itaat etmeyi öğreniyor. Hayalleri ellerinden alınıyor çocukluğu elinden alınıyor ruhsuz ,duygusuz, düşünmeyi ve hayal kurmayı bırakan bireylere dönüşüyor maalesef. Ve bu insanlığın işlediği en büyük günah, en büyük hırsızlık en büyük katliam. Bir çocuğun hayal gücünü, düşünce özgürlüğünü, insanca yaşama şansını elinden almak en büyük hırsızlık ve haksızlık. Peki bu ortama doğan erkekler çok mu mutlu, hayır değil hiç değil. Doğan her erkek çocuğu büyük bir ayrıcalığı varmış gibi ağam paşam diye diye pohpohlanarak büyütülseler de, aslında durum onlar için de son derece dramatik. Daha küçük yaşlarda omuzlara yüklenen büyük sorumluluklar , erkek adam ağlamaz ,erkek adam duygularını belli etmez telkinleriyle yetişen ve sürekli olarak duygularını bastırmak zorunda olan pasif agresif bireyler yetişiyor ve bu durum daha sonra büyük sorunları olan, öfkeli, vuran, kıran kendi duyguları hiçe sayıldığı için başkalarının duygularını önemsemeyen çocukken annesine kardeşine sevdiğini söyleyip sarılamayan çocuk, yarın öbür gün evlendiğinde kendi karısına çocuğuna sevgisini ilgisini gösteremeyen ve git gide yalnızlaşan mutsuz huzursuz bireylere dönüşüyor. E bu şekilde yetişmiş bir çocuk büyüdüğünde kendini yeterince geliştirme fırsatı bulmaz ise o da aynısını kendi çocuğuna yaşatıyor ve bu kendi içinde bir kısır döngüye giriyor, ta ki biri çıkıp da bu zinciri kırana dek böyle devam ediyor. İşte ben hayatım boyunca bu zinciri kırmaya çalıştım, çalışıyorum. Kendi çocuklarıma ve tanıdığım bütün çocuklara aslında siz değerisiniz, sizin sadece var olmanız değerli olmanız için yeterli .Allah' ın yarattığı her can değerlidir. Ve ben her daim hem kendime hem çocuklara bu mesajı vermeye çalışıyorum ve biliyorum ki işe önce kendimden başlamam lazım. Önce benim kendimi sevmeyi öğrenmem lazım.Ve yine biliyorum ki bu hiç kolay değil. Bir kere böyle bir sorunu kabul etmek sindirmek ve çözüm arayışına girmek lazım çok okumak lazım kendini çok geliştirmek lazım. İyi bir gözlemci, iyi bir düşünür olmak lazım. İnsana dair ne varsa yalayıp yutmak lazım. Tarihten, edebiyattan, psikolojiden, felsefeden yardım almak lazım yani bu işi bütün bilim dallarından faydalanarak bir matematik formülüne dönüştürüp oraya başvurmak lazım. Bu benim için büyük çaba büyük enerji gerektiriyor. Durup dinlenmeden yol almam gerekiyor ki açığı kapatabileyim. Bunu başarabilecek miyim ? Ya da ne kadar başarabilirim bilmiyorum ama en azından çocuklarım beni düşününce evet yanlışları oldu ama doğruyu bulmak için çok çabaladı diyebilsinler bu da benim için çok kıymetli olur. Bunun için kendimi öldürüp ,yeniden doğurmam gerek, biliyorum her ölüm acı, her doğum sancılıdır. Bu acıya ve sancıya katlanmam gerek. Yanıp tekrar küllerimden doğmam gerek bu bir var olma savaşı ve eğer bu hayata bir kere geliyorsak öylece amaçsızca yaşayamayız ,yaşayamam ben varım ,ben buradayım ,kendimi seviyorum ve dünyaya iz bırakmaya geldim. Atalarımız ta binlerce yıl öncesinden ve daha hiç bir teknolojik alet yokken mağara duvarlarına taşı duvarı kazıya kazıya el izlerini, bir takım figürleri çizme gereği duyduran sebep elbetteki var olduğunu, burada bulunduğunu bu dünyadan onlarında geçtiğini anlatma gereği duymaları. yani bu öyle basit bir mesele değil. İşte bunu yeterince algılayıp benimsediğimde kendimi sevmeyi ve değerli olduğumun bilincine varmayı ve bunu davranışa dönüştürmeyi öğrendiğimde çocuklarıma da öğreteceğim ve bu benim için çok ama çok önemli .Eğer çocuklarımı hakkıyla ve değerini vererek sevip koruyup var olan potansiyelini ortaya çıkarabilirsem bu hayattaki görevimi tamamlamış olacağım ve işte o zaman benden mutlusu olamaz. Ve işte o zaman bu zinciri kırıp parçalamış olurum. İşte o zaman ben var olurum...