Bir kadın var
İnsanlardan uzak bir ev var
Dağ eviydi elbette
Kadın sığındı, insandan uzak havaya
Kara dünyanın esirinden kaçıp
Bulutların beyaz beyaz gözyaşlarına sarıldı
Evinin camlarındaki beyazlığın şaşkınlığıyla oturdu kadın.
Camlarını perdeyle kapladıkça
Perdeler beyaza batırılmış bir kuş gibi duruverdi
Hafiften gelen müziğin sesi
Ve odunların çınlattığı sıcağımsı bir ateş havası
Daha ne eksik olabilir ki her şeyin beyazlaştığı o saatler
Daha ne anlatılabilir ki
Beyazın kalbimizi bile temizlediği o anları
Kadın sustu
Ve durulmayı bekledi, kırıklarında, üzüntülerinde beyaza bürünmesini hayal eder oldu.
Yalnız umudunu beyaza bırakmak istemeyişi beni mutlu kılmıştı.
Kadın umudun rengi olmaz, umut hayatımızda sürekli bir yer alış içindedir deyişi yıkmıştı ortalık beyazını
Umut tarif edilebilecek ve edilemeyecek her şeydi.
Beyazlar her şeyi kaplayamazdı, bazılarına misafirdi.
Ama umut yabancısı bulunmaz, herkese akrabaydı.