Bilmediğimiz durumlar ve konular hakkında yorum yapmak,sabit inançlarımıza ters düşen herseyi reddetmek ne kadar kolay degil mi? Hadi sadece %10'unu kullandığımız iddia edilen beynimizi biraz zorlayalım. Big bang ve evrimden bahsetmek istiyorum. Yıllarca,sanki evrimi kabul edersem direk inancımı reddedecekmişim gibi yanlış bir kanıya sahiptim. Aslında bugüne kadar okuduğum,izlediğim,anlatılan evrim,benim inancımla oldukça çelişiyor. Farkındayım... Her ne kadar doğrunun peşinde olduğumu iddia etsem de yine de bilgileri inancımla bağdaştırmaya çalışıyorum. Takdir edersiniz ki, 28 yıldır inandığın,sığındığın,sana iyi geldiğini hissettiğin bir dini reddetmek kolay değil. Ancak yine de bu koca okyanusa boğulmak pahasına da olsa daldım. Sonuçta tam anlamıyla hakim olmadığın bir konuyu direk reddetmek aptalca bir durum olur. Ancak bugüne kadarki araştırmalarım üzerine (sonucunda demiyorum,çünkü araştırmanın öğrenmenin sonu yoktur. ) nacizane fikirlerimi belirtmek istiyorum. Big bang'dan başlayalım. Anlaşılan o ki belgesellere de gözü kapalı guvenmememiz gerekiyor. Çünkü,geneli big bang'in kaba taslak üzerinden geçerek,evrenin tamamen bir tesadüf eseri oluştuğundan bahsediyor bahsediyor. Çoğunda derinlemesine bir açıklama yok. Oysa,bilimsel verilerin ışığında ,bilincimiz dahil evrendeki her maddenin bir algoritması olduğunu düşünürsek böyle bir düzenin tesadüf eseri oluşması pek mümkün görünmüyor. Newton sonsuz bir evrenin varlığından bahsediyordu,ve evrendeki her maddenin mıknatıs gibi birbirini çektiğinden. Ancak,1920'lere gelindiğinde Einstan bu işte bir terslik olduğunu iddia etti. Çünkü sonsuz bir evren ,maddelerin birbirini çekmesiyle sonunda tek bir bileşene dönüşecekti. Ve,çalışmalarının sonunda evrenin genişlediğini ispatladı. Bu,onun izafiyet teorisiyle de uyumluydu. Yeryüzündeki tek bir atomun parçalanması ve giderek dağılması,big bang'in en kısa tanımı(o tek bir atomun nasıl oluştuğuysa hâlâ muamma). Kuran'daki "ve evreni "göğü" kuvvetimizle kurduk,muhakkak ki onu genişlemekteyiz " ayetini göz önünde bulundurursak taşların en azından şimdilik rayına oturduğunu söyleyebilirim (görüldüğü gibi tek bir ayeti açıklamak için bunca bilimsel veriye ihtiyacımız varken,Azra Kohen'in dediği gibi Allah'ı tanımak için fizik,biyoloji,kimya,matematik bilmek durumundayız. ). Evrime gelince... O konuda hâlâ çözemediğim noktalar var. Son çalışmalar insan vücudundaki kromozomların 48'den 46'ya düştüğünü söylüyor (aslında düşmekten ziyade bir çeşit kaynaşma ki bunun diğer canlılarda da örnekleri var). Maymunlarda 48 kromozom olduğu düşünülürse, Darwin'i hemen topa tutmak ona biraz haksızlık olur. Biyolojik ve zihinsel anlamda bir evrim olduğu kesin. Ancak bu teori devamında bir cok soruyu beraberinde getiriyor. Eğer doğa koşullarının zorlaması sonucunda bir mutasyon söz konusuysa,şimdiki maymunlar niye evrilmiyor. Mesela,katil balinalardan kaçan prillerin evriminden, veya kutup ayısından kaçan penguenlerin ya da sirkte çalıştırılan hayvanların evriminden söz edilmiyor. Veya, tecavüze,şiddete maruz kalan kadınlar,çocuklar niye bir türlü evrilemiyorlar. Veya canlıların temel amacı hayatta kalmak ve üremek üzere kuruluysa neden homo deusu yaratmak için var gücümüzle uğraşıyoruz? Yapmamız gereken tek şey üremek ve hayatta kalmak. Oysa bu dünyaya kazık çakmaya ve tüm evrene hükmetmeye çalışan tek canlı türüyüz. Yani, bu algoritma neye göre işliyor? Açıklanması gereken onlarca soru var ve sanırım evren var olduğu sürece bu soruların sonu gelmeyecek. Insanları bilmem ama soruların var gücüyle üredikleri kesin.