Bilgelik sahibi bir kişiyi tanıyabilirler mi? Sokaklar, caddeler boyu yürüdüğü yollarda Tanrı'dan başkası varlığını hissedebiliyor mu? Her gün ölen birisini tanıyamazlar. Tanıdıklarını ise son celsede öldürürler ruhlarında. Ölen ise şahsiyet değil, zannedilen bir kimlikten ibarettir. Ancak geriye kalan o boşluk hissi kişinin cehennemidir. Çünkü yokluk huzura dair olsa da boşluk cehennem rüyasına benzer. İçini farklı pek çok boşlukla doldurabilirsiniz. Hayatın içerisinde yaşamayı bilmek en az onun kadar yalın ve var oluşa ihanetsiz bir biçimde yaşamaktan geçer. Var oluşa ihanet etmek şahsın doğumuyla başlar ve toplumun norm ve değerleri gibi pek çok yanlış algı ile ihanet önce şahsiyet oluşturur. Ardından bu şahsiyet kontrollü bir benlik ile ego tarafından yeniden formlandırılır. Bu form ise ihanetin daha yüce bir haline işaret eder. Esaret denilebilecek olan var oluşa ihanet aslında esaretin bir bedeli olması gerektiğini gösterir. Bilgeler için iş esaretin sureti olabilir. Ya da iyiliksever genelgeçerler için esaretin ödülüdür. Bilgeyi ölümsüz kılan tanınamaz olmasıyla birlikte milyonlarca ihtimali kendisinde yaşatan, yüzeyde ise sadeliği barındıran, en derine inildiğinde Tanrı'ya varana dek ruhuna bir delik açmış olan şeydir. Eğer bir ruha şahit olursanız gözlerine dikkatle bakın. Camsı yapı sizlere sadece berraklığı ve durugörüyü ifade etmez. Bilgenin derinliği onun gözlerindedir. Eğer görebilirseniz bilge ölüme işaret eder sizleri. Çünkü Tanrı'ya varan o delikten bakabilen insan için bilge bir ölüdür. Sonsuz yaşama sahip bir ölü, gözleri yuvasından sökülmüş ve mumyalanmış bir firavun gibidir bilge. Tam o an Medusa bakışıyla onu taşlaştıran ise ruhun aynasıdır. Ayine medusadır, şeytani olduğunda bilgeyi katleder. Tanrısal olduğunda ise bilgenin medite ışığından farksızdır. Bilgeyi görebilir.